Seçimlere odaklanan kitleler haricinde kafasını biraz kaldırıp yukarıya bakabilenler, gelişmeleri endişe ve kızgınlıkla takip etmeye devam ediyor. İkinci Dünya Savaşı’nın hemen arkasından ABD ile Sovyetler Birliği arasında başlayan Soğuk Savaş’ın hemen başında kurumsallaşan bir ittifaka girdiğimiz ABD, 70 yılın sonunda yazılı olarak ittifak sürse bile müttefikine düşman hukuku uygulayan bir ülke haline geldi. Bunu da Türk kamuoyu iyi okuyor. Sorun, bu konuda atılacak adımlarla ilgili ortak bir kanaatin henüz oluşmamış olması. Ancak ABD sadece Türkiye’yi değil, dünyayı tehdit eder hale geldi. Bunun en çarpıcı göstergesi, ABD Merkez Kuvvetler (CENTCOM) Komutanı Orgeneral Kenneth McKenzie’nin 8 Mayıs’ta yaptığı açıklama.

CENTCOM KOMUTANI DERİN İSRAİL/NEO-CON FDD’NİN MİSAFİRİ

McKenzie, bu tarihte yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı: “Bizim içinde olacağımız herhangi bir büyük çatışma çok büyük ihtimalle bölgesel olmaktan ziyade bölgeler arası olacak.”

CENTCOM Komutanının hem açıklaması hem de bu açıklamayı yaptığı yer dikkat çekiciydi. Kenneth McKenzie, SuperHaberTV’deki ilk iki yazımda işlediğim Derin İsrail/Neo-Con yapılanması Foundation Defence of Democracies-FDD (Demokrasileri Savunma Vakfı)’nin düzenlediği “Tehditlerin üstesinden gelme: Amerika’nın askeri ve siyasi gücünü tekrar canladırmak” başlıklı konferansta bu sözleri sarf etti.

FDD’nin İsrail’deki aşırı Siyonist Benyamin Netanyahu kanadının desteklediği bir yapı olduğunu söylersek, ABD’nin en önemli komutanlığı sayılabilecek CENTCOM Komutanı’nın açıklamalarının önemi de daha iyi anlaşılır.

Tekrar bu sözlere dönelim. Amerikalı Komutan açık açık bölgesel değil küresel çapta bir çarpışmaya işaret etti. Bu da sadece ülkemizin değil dünyanın tehdit altında olduğunu gösteriyor.

MADDE MADDE ABD’NİN KÜRESEL TAARRUZ HARİTASI

Washington, uzunca bir süredir bu politika ekseninde adımlar atıyordu. Örneğin, hedeflerinin önünde engel olarak gördüğü ülkelere finansal saldırılarını yoğunlaştırdı. Amerikan taarruzlarını madde madde aktaracak olursak;

– Çin’e gümrük vergilerini yükselterek ekonomik önlem adı altında yaptırım uyguluyor.

– Rusya’ya ekonomik ambargo ve yaptırım uyguluyor.

– Avrupa ülkelerinden bazılarının şirketlerine ceza kesiyor, bazı mallarda gümrük vergisini yükselterek ekonomik önlem alıyor, yaptırım uyguladığı ülkelerle (Rusya, İran) ticaretlerini kesmezlerse yaptırım uygulamakla tehdit ediyor.

– Türkiye’ye bazı mallarda gümrük vergisini yükseltti. Kredi derecelendirme kuruluşları ve finansal kurumları ile saldırarak ekonomik dengelerimizi alt üst etmeyi amaçlıyor. ABD’den yapılan açıklamalarda, ileri aşamada ekonomik yaptırım tehdidinin bulunması da dikkat çekiyor.

– Venezuela’nın petrolünü kontrol etmek için yıllardır ekonomik ambargo ve yaptırım uyguluyor.

– Kuzey Afrika ülkelerinin yıllardır ezilmiş halkına demokrasi getirme vaadi ile Arap Baharına çağırıp ülkeleri kaosa sürükleyip istikrarsızlaştırıp ardından bölgeye yerleşti.

– Doğu Akdeniz’de, Basra Körfezi’nde, sorunun çözümüne yardımcı olmak yerine sorun oluşturup kışkırtan büyüten taraf oldu.

– Irak-İran savaşı ile İslam dünyasında başlattığı Sünni-Şii çatlağını derinleştirmeye çalıştı ve buna devam ediyor. Ayrıca savaş sonrasında Irak’ı Kuveyt’e adeta bazı hamlelerle yönlendirdi. Ardından Irak’ı, Kuveyt’ten çıkartma ve “Irak’a demokrasi getirme” söylemi ile 12 yıl süren bir sürecin ardından işgal ederek Ortadoğu enerji havzasına yerleşti.

– Afganistan’da, Sudan’da ve Yemen’de yaptığı hamlelerde dünya hakimiyetini kaybetmemeyi amaçladı. Bu çerçevede enerji sevkiyatı ile büyük çaplı mal sevkiyatını kontrol etmek için deniz ticaret yollarını, yani Basra Körfezi’nin Hint Okyanusu’na çıkışı olan Hürmüz Boğazı ile Kızıldeniz’in Hint Okyanusu’na çıkışı Bab-ül Mendep Boğazı’nı, Kızıldeniz’in Akdeniz’e çıkışı olan Süveyş Kanalı’nı kontrol etmek için oluşmasında ciddi yönlendirmesi olduğu istikrarsızlıkları kullanıyor.

– Demir İpek Yolu’nın geçtiği bölgelerde istikrarı tehdit ediyor. (Afganistan, Uygur bölgesi, İran, Türkiye)

RİMLAND: ABD, AVRASYA’YI ÇEVRELİYOR

ABD’nin uyguladığı bu politikanın temelinde Amerikalı düşünür Nicholas John Spykman’ın Kenar Kuşak Teorisi (Rimland) yatıyor. Spykman’nın teorisinin temelini şu cümlesi oluşturuyor: “Kenar Kuşak ülkelerine hakim olan Avrasya’ya hükmeder, Avrasya’ya hükmeden dünyanın kaderini kontrol eder.” Yani ABD, Avrasya’ya hakim olan Dünya’ya hakim olur stratejisini/planını uyguluyor ve Avrasya’yı çevreliyor.

Bu planın uygulanmasında ise en kilit ülke Türkiye. ABD, Avrasya’yı çevreleme politikasında Ankara’dan hiçbir sorgulama yapmadan politikalarına destek vermesini istiyor. Yani Türkiye’nin kendi güvenliğine, bekasına ve stratejik çıkarlarına aykırı oluşumlara dahi ses çıkarmasını istemiyor.

Türkiye’nin kendi ulusal güvenliğini koruma, ekonomik hak ve menfaatlerini savunma yönünde aldığı tutum ise Washington’u kızdırıyor ve bu tutumu kendisine karşı görüyor. Çünkü Türkiye’nin ulusal güvenliğine yönelik attığı adımlar, ABD’yi Doğu Akdeniz, Suriye ve Irak’ta zor durumda bırakıyor. İki ülke arasındaki gerilimin temelinde işte bu strateji yatıyor.

DOĞU AKDENİZ’E DİKKAT

Gelelim başlıktaki sorumuzun yanıtına… Türkiye, ABD’nin bu baskısını göğüslemeye devam eder ve gerilim daha da tırmanırsa bir Amerikan müdahalesi gelir mi? Hemen yanıtlayalım, gelme ihtimali çok yüksek.

Peki ilk müdahale nasıl ve nereden gelir? Gördüğüm kadarıyla Suriye konusunda Rusya ve ABD ile yürüttüğümüz satranç biraz zaman alacak. Bu noktada ilk müdahalenin Doğu Akdeniz üzerinden yapılması ihtimalini yüksek görüyorum. Bunun işaretlerini de son günlerdeki gelişmelerde görmekteyiz. Türkiye’nin deniz hukukunu tanımaması, KKTC’nin münhasır ekonomik bölgesini ihlal etmesi, Amerikan şirketlerinin Kıbrıs Rum yönetiminden aldığı arama ruhsatlarını vb. müdahale gerekçesi olarak kullanabileceği ihtimali, Türk Donanmasına ve bölgede arama yapan sondaj gemilerine sınırlı bir donanma müdahalesi ile gözdağı verebileceği ihtimal dahilinde gözükmektedir. Bu doğrudan Amerikan donanması ile mi olur yoksa bu bölgede İsrail ile beraber oluşturduğu Yunanistan-Güney Kıbrıs Rum Kesimi-Mısır-Suudi Arabistan-BAE güçlerinden biri veya birkaçı aracılığıyla mı olur bilinmez. Ancak sondaj çalışması yapan Fatih gemimize yönelik Rumlardan gelen “Personelini tutuklarız” tehdidi bu çerçevede ipuçları vermekte.

Peki bu cendereden nasıl çıkarız? Bu sorunun yanıtına yönelik beyin fırtınası da bir sonraki yazımıza kalsın.

Bir yanıt yazın