Yılmaz Bingöl ve Şahsenem Bacı’nın en büyük çocuğu olarak 7 Ekim 1964 yılında İstanbul’da doğdu. Ozan annesi Şahsenem Bacı ve edebiyat öğretmeni babası Yılmaz Bingöl sayesinde evde edebiyat ve müziğin eksik olmadığı bir ortam vardı. Yavuz Bingöl öğretmen olan babası yüzünden Konya, İstanbul ve Ankara gibi 5 farklı şehirde ilk eğitimini tamamladı. Sonradan sanatından eksik etmeyeceği Anadolu kültürünü, pek çok şehrini çocuk gözleriyle görüp, yaşadı. Çocukluğu onu çok etkileyen dedesinin ve babasının askerlik hikayeleriyle geçti. Kurtuluş Savaşı’nı yaşayan dedesinin ve Harp Okulu eğitimi almış babasının anıları onu asker olmayı isteyecek kadar derinden etkiledi. Ancak annesi Şahsenem Bacı oğlundaki müzikal yeteneği fark ettiği için ortaokul ikinci sınıfta Ankara Devlet Konservatuvarı sınavına soktu. Sonuçlar açıklandığında Bingöl’ün annesi haklı çıkmıştı, oğlu dereceyle sınavı kazandı. Böylece Yavuz Bingöl hiç bitmeyecek müzik yolculuğuna başlamış oldu..

Eğitimini 1979 yılında yarıda bırakan Bingöl, bu dönemde müziğe de ara verdi. İzmir’e taşındığı bu yıllarda müzik öğretmeni İsmail Ünlü ve annesi Ozan Şahsenem Bacı’nın çabaları sonuç verdi ve müziğe tekrar geri döndü. Her zaman “Umuda Ezgi”ler söyledi 1986 yılında müzisyen arkadaşı Nihat Aydın ile Türkiye politik müziğine yön veren gruplardan biri olan Umuda Ezgi grubunu kurdu. Aktif olarak 7 yıl grubun solistliğini yapıp, bestelerine imza sanatçı bu dönemde sesi ve yorumu ile çekirdek hayran kitlesini yaratmayı başardı. Yolculuk devam ediyor Yavuz Bingöl için 1995 yılı önemli bir yere sahip. Gruptan ayrılarak yolculuğuna solo olarak devam eden sanatçı ilk albümü “Sen Türkülerini Söyle” ile Türkiye’nin tanıdığı bir isim olmayı başardı. “Sen Türkülerini Söyle” dönemin yoz arabesk ve pop müzik ortamında Anadolu kültürünün samimi ve eşsiz duruşuyla dikkatleri üzerine çekti. Bu albümde Bingöl, şehir müziği tınılarını ustaca Anadolu ezgileri ile harmanlamayı başarmıştı. Artık Yavuz Bingöl müziği takip edilen ve sevilen bir sanatçı olarak kalplerdeki yerini almıştı.

Yavuz Bingöl ilk solo albümü “Sen Türkülerini Söyle”nin ardından birbirinden başarılı pek çok albüm yayınladı. Sırasıyla albümleri “Baharım Sensin” (1997), “Gülen Az” (1998), “Sitemdir” (1999), “Üşüdüm Biraz” (2000), “Belki Yine Gelirsin” (2002), “Unutulur Herşey” (2004), “Biz” (2005), “Yare” (2007), “Kül” (2010), “Ateş” (2012).

Annesi Ozan Şahsenem Bacı ile 70’li yıllarda başladığı müzik hayatı tüm hızıyla devam ediyor. Sanatçı ayrıca çeşitli sanatçıların tribute albümlerine de müzik danışmanlığı yapıyor. Onur Akın “Onurlu Yıllar” albümü, Ahmet Kaya’nın “Bir Eksiğiz” albümü…

Konserlerle dolu bir hayat Yavuz Bingöl’ün müzik hayatında konserlerin özel bir yeri var. Türkiye ve yabancı ülkelerde solo konserlerinin yanında Djivan Gasparyan gibi üstadlarla da sahneye çıktı. Bu konserler arasında “Barış” temalı olanları özel ilgi çekiyor ve onun aktivist kimliğini her zaman kitlelerle buluşturuyor.

Sinemada uluslararası başarı Yavuz Bingöl 1998 yılında “Cumhuriyet” filmi ile müzisyen kimliğinin yanına aktör kimliğini de eklemiş oldu. Aralarında Nuri Bilge Ceylan’ın Cannes’da “En İyi Yönetmen” ödülü aldığı “Üç Maymun” olmak üzere pek çok başarılı sinema filminde rol aldı. Sinema tutkusu ona “72. Koğuş” filminde başrol oyunculuğunun yanında yapımcılık da yaptırdı.

Sanatçı oyunculuk kariyerinde sevilen televizyon fenomeni haline dönüşen dizilerin de başkahramanı oldu. Macar yönetmen Ferenc Törük’ün “Istanbul My Dream” filmi oyunculuk rüştünü bir kez daha uluslararası arenada ispatlamış oldu.

Tiyatro sahnesinde klasikleri yorumladı. Tiyatro sahnesine de çıkan Yavuz Bingöl, Sadri Alışık Kültür Merkezi prodüksiyonu olan “72. Koğuş”da ve “Keşanlı Ali Destanı” prodüksiyonlarında başrol oynayarak bu alandaki yeteneğini de ortaya çıkardı. Büyük beğeni toplayan bu iki oyun Avrupa ve Amerika’da sahnelendi. “Keşanlı Ali Destanı” ile her oyuncunun hayali olan Broadway’de sahneye çıktı.

Bir yanıt yazın