TÜRKİYE’DE malumunuz gündem sık sık değişir. Kimi zaman sanki yıllardır tartıştığımız bir konuyu hep konuşacağız sanırken, bir de bakmışsınız ertesi gün hatırlamayız bile.
Ama böyle yapa yapa, bu dağılan dikkatimizle bir konuya odaklanamadan, çözümler üretemeden yenilerine atlıyoruz. Zaten kavga etmekten de yorgun düşüyoruz.
Ama, sonuçta o sorun karşımıza tekrar geldiğinde daha da büyümüş oluyor.
Bunlardan birisi de Suriyeliler meselesi. Konu zaman zaman gündeme geliyor. Geçtiğimiz günlerde aşağılık canilerin Suriyeli hamile bir anneye ve çocuğuna yönelik saldırısı tüm toplumu ayağa kaldırdı!
İnsan olan herkesin sonuna kadar bu canilerin en ağır şekilde cezalandırılmasını takip etmesi lazım.
Ama dediğimiz gibi Türkiye’de bulunan yaklaşık 3.5 milyon Suriyeli meselesi de çok hassas ve toplumumuzda ciddi bir bölünme de yaratıyor.
Şüphesiz Türkiye’nin Suriye’de yaşanan trajediden kaçıp gelen bu insanlara kucak açması tüm dünyanın ayakta alkışlaması gereken bir fedakarlıktır. Allah kimseyi vatansız bırakmasın. Onlar ister miydi düzenlerini, yuvalarını, işlerini ve yakınlarını bırakıp başka bir ülkeye gitmek. “Bu kadar Suriyeli nedir kardeşim!” diyenlere aslında şunu sormak lazım; “Evet zamanında sınırımızda tam bir kontrol sağlanamadı ve herkes girdi. Ama bu çaresizlik içinde gelen insanlara kapınızı açmayıp ne yapacaktınız? Ya da siz bu durumda kucağınızda çocuğunuzla savunmasız çaresiz olsanız size nasıl davranmalarını beklerdiniz?”
Meselenin insani boyutu bu.
Ama şimdi diğer açıdan eleştiride bulunanlara da bir bakalım. Bir kesim, “Sokaklarda bazı Suriyeli kalabalık grupların çeşitli semtlerde, şehirlerde huzuru bozduğunu” iddia ediyor. Bazıları “Bizim askerimiz Cerablus’ta şehit olurken neden bu Suriyeli erkekler Türkiye’de keyif çatıyor?” diyor. Bazıları da “Onlara tanınan ayrıcalıklar Türkiye’de en yardıma muhtaç insanlara bile verilmiyor” diyor. Kimisi de “Türkiye’de topluma uyum sorunları var” diyor. Şikayetler uzayıp gidiyor. Sık sık Türkiye’nin çeşitli yerlerinde tehlikeli gerginlik haberleri okuyoruz.
Ama bütün bunlara rağmen Suriyelilerle uyum içinde yaşayan onlara her tür desteği veren anlayış gösteren bir Türk misafirperverliğini de görüyoruz. İşinde gücünde olan hayatına devam eden burada yaşamlarına devam etmekten başka çareleri olmayan Suriyelilere kim nasıl haksızlık edebilir?
Yaşanan olumsuzluklar olsa da bunu tüm Suriyelilere atfetmek büyük haksızlık olacaktır. Olayları en büyük milli hasletlerimizden olduğunu hep söylediğimiz hoşgörü merkezli görmek durumundayız.
İşte tam bu noktada devletimize bu sürecin yönetilmesi anlamında büyük iş düşmekte. Bu tür sıkıntıların yaşanmaması için medyadan da sağduyu çağrısı desteği alarak Suriyeli misafirlerimizin rehabilitasyonu ile ilgili yeni ve tek elden koordineyi sağlayacak bir birim bile kurulabilir. Bu bazı provakatif unsurların da elinden bu kozu alacaktır. İstihbarat birimlerinin zaten Türkiye’de Suriyeliler konusunu kaşımak için gelen yabancı ajanların faayet göstermemesi için yoğun çaba sarfettiğini görüyoruz.
Yine de çok dikkatli olmamız gerekiyor. Çünkü bu konu zaman zaman bizleri bölüyor ve kavga malzememiz haline geliyor.
Geçen gün bize ulaşan bir bilgi de aslında hala Suriye Türkiye hattında insan kaçakçılığının boyutlarını gözlerimizin önüne serdi.
İNSAN KAÇAKÇILIĞI UYARISI
Malum, Suriye’den Türkiye’ye gelip ailesini yakınlarını oralarda bırakanlar var. Bu insanlar da bazı çetelerin pençesine düşmüş durumda. Gelen bilgiye göre; sınırdan kişi başı 6 yüz dolara Türkiye’ye adam getiren çeteler varmış. Tek başına gelip ailesini getiremeyen bir Suriyeli gencin anlattığına göre; bu kaçakçı çetesine aracılarla ulaşıp kimi isterseniz getirebiliyormuşsunuz. Eğer Türkiye’den Avrupa’ya geçmek isteniyorsa da bunun fiyatı kişi başına 3 bin dolardan başlıyormuş. Bununla ilgili halen devletin birimlerinde bu konu ile ilgili mücadele var ama daha da dikkatli olmak lazım. Yakınlarından ayrı kalan doğan çocuğunu görmeden ülkesini terkeden Suriyelilerle ilgili de özel bir çalışma yapmak lazım gibi görünüyor. En azından bu çetelerin elinden bu insanlık istismar rantını almak adına.
Hep dediğimiz gibi yeter ki en güzel günler ülkemizin olsun… Yeter ki kendi sorunlarımızı akılla birlikte çözebilelim…