Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın iki gün önce yaptığı konuşmasının satır araları gözlerden kaçtı.
Açıkçası son 48 saattir bu işin perde arkasını araştırıyorum… Çok sayıda değerlendirme ve senaryo ile karşılaştım ama süphesiz ki işin birinci ağızlarından aktarılmış gerçeğine ve teyit edilmiş bölümüme ulaşamadım.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 18 Kasım öğlen saatlerinde yaptığı açıklamalardan bahsediyorum.
Aslında Cumhurbaşkanı’nın, Türkiye’nin nasıl ahlaksız bir coğrafyanın ortasında bulunduğunu; nasıl menfaatlerin gözleri kör etmiş, petrol ve paradan başka bir şey düşünmeyenlerin ortasında yalnız kaldığını gösteren cümleleri bu kez gerçekten çok dikkat çekiciydi.
Bakın nokta ve virgülüne dokunmadan paylaşıyorum, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın o konuşmada neler söylediğini;
“Birileri petrol paylaşımının içerisinde. Bizim önümüze de bunu getirdiler. Bizim derdimiz petrol değil, bizim derdimiz bu insanları kurtarmak. Petrol için terör örgütleriyle kol kola girmekten çekinmeyen birçok ülke varken biz bu konuda da onurlu duruşumuzu koruyoruz. Daha da trajikomik olanı, kendi güvenliğimizi sağlamak için attığımız meşru adımlar sebebiyle yaptırım tehditlerine maruz kalmamızdır. Tarih bu olup bitenleri kayda alıyor.”
Görüyor musunuz? İlk iki cümleye bakın! Cumhurbaşkanı diyor ki; birileri bu petrol paylaşımının içerisinde ve bu teklifi Türkiye’nin de önüne getirmişler… Ve Türkiye bu ahlaksız, çirkin teklifi; “Ben burada Suriye insanlarının güvenliği ve refahı için uğraşıyorum başka bir şeyde gözüm yok” diyerek geri çevirmiş.
En başta anlatmaya çalıştığım gibi, Türkiye’nin de önüne getirilen bu ahlaksız teklif ne? Nasıl, nerede, hangi şartlarla ve kim ya da kimler tarafından bu teklif ya da teklifler yapıldı?
Hemen, ABD’liler tarafından Suriye’de PKK/PYD eksenine peşkeş çekilmesi düşünülen petrol rezervleri akla geliyor.
Yani doğu sektöründe, Deyr-Ez Zor bölgesinden Irak sınırına kadar uzanan şeritten bahsediyoruz…
Ancak, dünya petrol rezervlerinin 1000/14’üne tekabül eden düşük kaliteli, çıkarması zor ve pahalı olan bu petrol için dünya devleri bu kadar büyük planlar yapmaz!
O zaman akla bu kez, Suriye’nin ötesinde Irak, hatta İran üzerine oynanabilecek her tür oyun geliyor!
Suriye’de iki şey öğrendik… Bir; beklenmeyeni beklemek, iki; kendinizden başka kimseye güvenmemek!
Bu nedenle bölgede Irak ve İran’daki son karışıklıklar da dikkate alındığında maalesef insanın aklına bir fay hattı olarak her tür kötü şey gelmiyor değil.
Tahmin ediyorum, Cumhurbaşkanı Erdoğan büyük ihtimalle petrol üzerine tekliflerle ilgili kimin, ne teklifte bulunduğunu söyleyecektir.
Bir gazeteci arkadaşımız kendisine bu soruyu mutlaka soracaktır ama naçizane işaret ettiğimiz gibi; Amerika ya da Rusya veya Fransa, Almanya, İngiltere hiç fark etmez, bu bölgenin tarihte olduğu gibi tüm üzerinde emelleri olanlar, İsrail’in de dürtüleriyle her an her tür adımı atar, her tür teklifi yapar!
Orta Dağu’da bir söz vardır; “Eğer yemeğe davetli değilseniz menüye bakın, adınız orada olabilir” diye…
Türkiye bunu çok iyi öğrendiği için artık adımlarını çok dikkatli atıyor ve Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve son olarak da Barış Pınarı Harekatı’yla boksör Mike Tyson’ın, “Herkesin bir planı vardır, ta ki suratına yumruğu yiyene kadar” sözünü rakiplerine hatırlatmayı beceriyor…