İdlib’den yine acı haber geldi. Esed rejiminin topçu atışı sonucu 5 Türk askeri şehit oldu, 5 asker yaralandı. Milli Savunma Bakanlığı, saldırı sonrası tespit edilen hedeflerin ateş altına alındığını açıkladı.
Geçen hafta 8 şehidimizin ardından bugün Taftanaz’da gerçekleşen alçak saldırıda 5 evladımızı şehit vermemiz sonrasında artık bu saldırının doğrudan Türkiye Cumhuriyeti’ne yapılıdığını söylemek herhalde en doğrusu olacaktır.
Rusların, Suriye rejiminin geçen hafta bu kalleş saldırılar için ürettiği; “Siz konvoylarınızın koordinatlarını vermediniz, belirtmediniz” yönündeki bahanesi sonrası, bugün açıkça koordinat tespiti ve hedef gözetilerek yapılan yeni saldırı artık olayı Türkiye için artık farklı bir noktaya taşımıştır!
Türkiye’nin başından beri rejimle ilgili hassasiyetleri, uyarları ve olası tepkileri bilinmesine rağmen seviyesi tırmandırılan bu kalleş saldırıların amacı çok açıktır.
Bu nedenle geçen hafta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bu saldırının bir “kırılma noktası” olduğu yönündeki açıklamaları sonrasında bugün yaşanan bu alçaklıkların ardından Türkiye gereken ne ise (ki bu “gereken” tanımı; doğrudan Suriye askerleriyle açık bir sıcak çatışma da dahil olmak üzere her seçeneğin masadan eyleme geçirebileceği anlamında…) bu yönde düğmeye basabilir. Zaten rejim güçlerine ait olduğu belirlenen hedefler yoğun top atışı altına alındı.
Burada geçen haftadan beri Ankara’da masada oturduğumuz ve Esed güçlerinin cüretinin kaynağı olan Rusya’nın da ne yapacağı merak konusu. Ayrıca Rusya lideri Vladimir Putin’in açıklamaları ve atacağı adımlarda hem Türkiye-Rusya ilişkileri, hem de Ankara’nın bu hesabın sorulmasında ne kadar yanında olduğunun görülmesi açısından çok belirleyici olacak.
Bu saatten sonra maalesef diplomasi, müzakere gibi yolların tüketilmesi için karşı taraf bilerek elinden geleni yaptığından dolayı, Türkiye’nin olası her sürpriz adımına karşı hazır olmak gerekir.
Türk askerlerinin İdlib’de daha önce Rusya ve İran ile yapılan Astana anlaşması çerçevesinde “barışı korunması, göçün engellenmesi ve terörün temizlenmesi” konusundaki mutabakat gereği burada bulunduğunu unutmamak gerekiyor.
Burada Astana sürecinin diğer aktörlerinin ne kadar samimi oldukları da kocaman bir soru olarak ortada duruyor.