Türkiye siyasi tarihinin önemli virajlarından birini dün gece aldı. Yeni siyasi düzenin adı artık ‘Başkanlık sistemi’…
Referandum sonucu; yüzde 51.4 ‘Evet’, yüzde 48,6 ise ‘Hayır’ oyu çıktı. Bu belki de siyasi dönemin birbirine en yakın seçim sonuçlarından biri.
Rakamlar böyle olunca üzerinde herkesin dikkatlice durması gereken net bir resim ortaya çıkıyor.
Milli iradenin en başta siyasetçilere verdiği mesajları, objektif olarak, ilgili tarafların çok iyi okuması lazım. Bu bir siyaset gerekliliği değil, bu vatan ve millete olan borçtur.
Referandum sonucuna göre bu çerçevede karşımızdaki tabloyu madde, madde şu sonuçlarla özetlemek mümkündür;
1) Sandıklardan çıkan sonuçlara göre, aradaki fark oldukça azdır. Bu ne, ‘Evet’çilerin ‘hayır’cılara zaferi; ne de ‘Hayır’cıların ‘evet’çilere zaferi olarak değerlendirilmemelidir.
Hep birlikte bir millet olduğumuzu unutmadan tüm oy verenlerin birbirinin kararına saygılı olması gerekir. Ancak, yüzde 48.6 “hayır” oyu veren vatandaşların da neden bu sisteme karşı çıktığındaki endişeleri iyi dinlemek ve onların duygu ve düşüncelerini de daima kucaklayıcı bir tavırla ele almak gerekir.
“Evet” oyu verenleri de kimsenin aşağılamak ve küçümsemek gibi bir hakkı olamaz.
2) Bu sonuçlarla AK Parti de mutlaka kendi iç toplantılarında nerelerde hata yapıldığını mercek altına alacaktır.
3) Yüksek Seçim Kurulu’nun bu seçimlerde kaybeden olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü ülkenin kaderini etkileyecek bir referandumda ve bu kadar tartışma yaratan bir sonucun beklendiği bir süreçte, kuralların önceden değiştirilmeyecek şekilde netleştirilmemiş olması büyük hataydı.
Ülkede bu kadar gerginlik yetmiyormuş gibi oy pusulalarıyla ilgili gün içinde açıklanan geç kalmış kararlar, bir de referandumda “şaibe” tartışmalarını yarattı.
YSK’nın bu süreci çok daha iyi yönetmesi gerekirdi.
Ülkede en çok endişelendiğim konulardan bir tanesi, kimsenin kimseye güvenmediği, inanmadığı bir noktaya doğru hızla sürüklenmemiz.
Her olayın üzerine bir “şaibe bulutu” oturuyor ve toplum birbirini kemiriyor.
Bu seçimde de YSK’nın süreci iyi yönetememesi nedeniyle oluşan şaibe insanların “Acaba bir şeyler mi döndü?” şüphesini harekete geçirdi.
Ama durum öyle hale geldi ki; “Hayır” oyları da önde çıksaydı, bu kez de farklı iddialar ve şüpheler gündeme gelirdi.
Devletin en kısa sürede yapması gereken, kurumlara olan saygınlığın sevgi kökenli artmasını sağlanmak.
Naçizane tavsiyem Sayın Başbakan’ın muhalefetin YSK ile ilgili iddialarına yönelik “İçinizin rahat etmesi için gelin bu durumu beraber oturalım, konuşalım” diyerek çağrıda bulunması.
Toplumsal barış adına bu aralar ezber bozmaya hepimizin çok ihtiyacı var.
4) AK Parti bu referandumda çıkan sonuçla, bundan böyle eski günlerinde kritik görevlerde rol alana ancak şimdi “küskünler” olarak bilinen eski isimlerine karşı da bundan böyle nasıl davranacağını gözden geçirecektir.
5) Bu referandum tarihi ve çıkacak sonuç; Türkiye’de ekonomi başta olmak üzere ilgili tüm sektörlerin kilitlendiği tarih oldu. Bu dış dünya için de geçerli, o nedenle hükümetin ve Sayın Cumhurbaşkanı’nın iç ve dış kamuoyuna 2019’a dek bir seçim olmayacağını, bir sistem değişikliği olacaksa ne şekilde gerçekleşeceğini net bir çerçevede anlatması hayati önem taşıyor.
Çünkü belirsizlikler spekülasyonları, onlar da manipülasyonları beraberinde getirerek ortamı tedirgin ediyor.
6) Referandumda çıkan “evet” sonucuna bakıldığında, AK Parti ve MHP’nin toplam potansiyel oyuna matematiksel olarak eşit değil, hatta çok altında!
Şüphesiz iki parti de bu oy kaybının nasıl oluştuğunu araştıracaktır. Kimileri devlet Bahçeli’nin yeterli ‘evet’ oyunu sağlayamadığını iddia ederken, bazı MHP’liler ise AK Parti içinde de vatandaşlardan fireler olduğu tezinde ısrar ediyor.
Bu referandum gösterdi ki; Türkiye’de Başkanlık seçiminde ‘Başkan’ olmak için tek partinin oyları, daha önce genel seçimde olduğu gibi iktidarı kazanmaya yetmiyor. Yeni dönemde, birden çok partinin seçmenini etkilemek ve kucaklamak şart olacak.
7) AK Parti için bir gerçek de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ilgili. Kanımca kampanyanın son gününde bile 3 miting yapan Cumhurbaşkanı bizzat sahaya inmese bu tablo ‘evet’ oyları aleyhine çok daha sıkıntılı sonuçlanabilirdi.
Hatta bazı AK Parti kurmayları Cumhurbaşkanı’nın aradaki farkın az olduğunu hissettiği için kampanyaları yoğunlaştırdığını söylüyor.
8) Çıkan sonuçlar MHP için de muhalefet savaşını daha da kızdıracak ama öte yandan, Bahçeli’nin nasıl bir yol izleyeceği de merak konusu olacak.
9) AK Parti’ye gelince teşkilat içinde yönetimde çıkan sonuca bağlı olarak yeni görev değişiklikleri yaşanabilir. Bunun bir ileri aşamasında kabinede de revizyon olması bizim için şaşırtıcı olmamalı.
10) Anket şirketlerinin bazıları bu seçimde ‘evet’leri yüzde 60’lara kadar çıkartmışlardı. Bazen insanın aklına, “Acaba bunların içinde siyasilere duymak istediklerini söyleyenler var mı?” sorusu takılıyor… Ama bu referandumda Konsensus, Gezici ve KONDA şirketleri tahminlerin kazanına oldu, haklarını teslim etmek lazım.
Bundan sonra vakit kaybetmeden ele ele verip zorlukların üzerine gitme zamanı, kimse Türkiye’ye; “Sen referandum sürecinden yeni çıktın, yorgunsun, seni biraz bekleyelim’ demeyecek.
Terör örgütleri ile mücadelede, ekonomide dengelerin oturmasına, dış dünya ile ilişkilerden, toplumsal uzlaşmanın perçinlenmesine dek, el ele olamamız gereken başlıklar bizi bekliyor.
Farklılıklarımızı avantaja döndürmek devletin herkesi kucaklayıcı olması, içeride kavga ederken en azından milli konularda ortak paydada buluşabilmek bizim şu an birinci önceliğimiz olmalı.
Unutmayalım demokrasi sadece kendi bildiğini tek doğru olması değil, birbirinin düşüncelerine saygılı olarak daha güçlü olabilme becerisidir.
İyi günlerde görüşmek üzere…