Tüm canlılar gibi devletler de doğar, büyür, yaşlanır ve ölürler. İşte bunlardan bir tanesi de Osmanlı Devleti. Bu hafta, Osmanlı Devleti’nin yaşlılık döneminde yani 19-20. yüzyıllarda uygulayarak kendi sonunu hızlandırdığı “denge politikası”nı işleyeceğiz.
Öncelikle tanımını yapalım. Devletler arasındaki çıkar çatışmalarından yararlanarak varlığını devam ettirme çabasına “denge politikası” denir. Mesela Fransa güçlenmeye başladığı anda bunu engellemek amacıyla İngiltere ve diğer rakipleriyle birlik olunurken; İngiltere yükselişe geçince de Fransa’nın desteklenmesi bir denge politikasıdır.
Kısaca “Kim yükselirse ona saldır, kim güçlendirse onu engelle” şeklinde de özetleyebileceğimiz bu soğuk savaşta, kötüler ya da düşmanlar değil “yükselenler” hedef alınır. Peki Osmanlı sahip olduğu hiçbir toprağı bu potikayla kazanmamışken, sonradan niçin denge politikası izlemeye başladı?
Tarihçilere göre artık kaybedilen topraklarını geri kazanma ümidinin kalmayışı, “hasta adam” denilen Osmanlı’yı bu politikayı izlemeye itmiştir. Yani kendi yükselişi duran Osmanlı çareyi başka devletlerin yükselişlerini önlemeye çalışmakta bulmuştur.
Biraz da bizlerden bahsedelim. Devletlerin davranış yönüyle insanlara benzediğini söylemiştik. Peki, sizin de çevrenizde denge politikası uygulayan insanlar oldu mu? Her başarınızda size saldıran, her aldığınız iltifatta başınıza bela olan insanlar oldu mu? Kötülüğe, cinayete, tacize göstermediği tepkiyi bir güzel yüze verenler oldu mu?
Başarılı biriyseniz bunlardan en az bir tanesi olmuştur hayatınızda. Biliyorum, inanılmaz yıpratıcı bir süreç. Ancak unutmayalım ki denge politikası Osmanlı’nın son çırpınışlarıdır. Yıkılışını engelleyemediği gibi diğer devletlerin de yükselişini engelleyememiş, bu devletler sonradan dünyada önemli güçler haline gelmiştir. Geçmişten ders alırsak, bu tip politikaların sonunu gayet net görebiliriz sevgili okurlar.
Sonraki yazımıza kadar hoşcakalın…