Türkiye, Suriye’nin kuzeyinde 32 km’ye 430 km’lik sınırları uzunluğundaki bölgeyi PYD/YPG teröründen temizlemeyi amaçlayan Barış Pınarı Harekatı’nda dün çok önemli bir aşama sağladı.
Amerika’yla Külliye’de saatlece süren toplantı sonucunda gelinen nokta; ABD’nin resmen taahhüdü ile 120 saat içinde teröristlerin Türkiye’nin istediği bu bölgeyi boşaltması…
Özellikle belirtelim, harekat durdurulmadı! Barış Pınarı Harekatı sadece “pause” şeklinde belirtilen İngilizce fiilin tanımı doğrultusunda sadece beklemeye alındı.
Yani çalan bir şarkının, kasetinin teypten çıkarılarak durdurulması değil, sadece tuşuna basarak beklemeye alınması… Kısaca, “Barış Pınarı” şarksının tekrar çalınmak üzere hazır tutulması demek…
Dünden bu yana çok şey yazıldı çizildi, ama 13 maddelik anlaşmada bölgenin teröristlerden temizlenmesine ABD’nin vekil tayin edilmesi, NATO’nun burada üst gözlemci olarak görülmesi, bu sürecin Türkiye ile ABD’nin gözetiminde yürütülmesi ve ağır silahları da kapsaması dikkat çeken unsurlar.
Yalnız, bu 120 saat meselesinde kritik noktalar söz konusu, asıl zorlu sürecin şimdi başlayacağı yolunda sinyaller var…
Çünkü gerçek şu ki bu 120 saat; ABD’nin iyi niyeti, bölgedeki manipülasyon ve provokasyonlara dikkat edilmesi, zamana uyulması ile birlikte gözleri aynı anda yine PYD/YPG ile iç içe planlanan bölgelerde kontrolü sağlayan Rusya’ya ve dolayısıyla Esed rejiminin de ne yapacağına çeviriyor.
Bir diğer deyişle, muazzam zamanlamanın beraberinde getirdiği 22 Ekim akşamına, 23 Ekim sabahına gözler çevriliyor…
Neden mi? Çünkü verilen 120 saatlik sürenin bittiği tarih, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Soçi’de Putin ile başta Mümbiç ve Kobani olmak üzere benzer konuları masaya yatıracağı toplantının gerçekleşeceği günün akşam saatlerine denk geliyor..
Doğal olarak Türkiye, Rusya’dan ve Esed yönetiminden de ABD ile imzaladığı bu anlaşmanın benzer şartlarını, yani teröristlerin bölgeden aynı şekilde temizlenmesini isteyecek.
Bu da dostlukta, samimiyet testi anlamına gelecek. Ben 120 saat zaman dilimini Amerikalıların özellikle belirlenmiş olduğu kanaatindeyim. Bir tesadüf olması çok zor.
ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence, Dışişleri Bakanı Pompeo ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Robert O’Brien ile yapılan bu kritik anlaşma sonrası şüphesiz gözler sadece Rusya-Esed rejimi üzerinde de kalmayacak… Dikkatler aynı zamanda bu kadar büyük başarı beklemeyen, Türkiye’nin hareketlerini yakından izleyen ve her şeyin yeniden gözden geçirilmesine neden olduğu tüm başkentlere de çevrilecek.
Yani bir başka deyişle küçük çaplı bir panik de yaşatacak… Ama unutmayalım bu panikler sert ve bel altı hamleleri de beraberinde getirebilir.
120 saatlik süreç sırasında beklemedik provokasyonlar, tarafları karşı karşıya getirme girişimleri de doğrudan ya da dolaylı şekilde yapılabilir.
Türkiye’nin güvenli bölge konseptinin Türkiye’nin kuzeyinde Doğu Akdeniz kıyılarından, İran-Irak sınırına kadar olduğunu unutmayalım.
Türkiye Pençe 1-2-3 harekatları ile Irak’ta, Fırat Kalkanı-Zeytin Dalı ve Barış Pınarı ile de Suriye’de bu uzun şeridi kapatmaya çalışıyor.
Irak-Suriye sınırının güney sektöründe, yakın bölgesinde Irak içindeki Sincar bölgesi bundan sonra güvenlik politikaları çerçevesinde Türkiye’nin yeni ve yakından ilgileneceği alan haline gelebilir.
Bölge zor, yapılması gereken işler zor ama Türkiye de son dönemde hatalarıyla, doğrularıyla çok şeyi yaşayarak öğrendi ve iyi bir noktaya geldi. Mesele ulusal güvenlik meselesi, mesele partiler üstü, hepimizin meselesi!
İnanın içinden geçilen bu dönemde Amerika başta olmak üzere dış güçler, Türkiye’deki tüm partilerin siyasi duruşu net ve kamuoyunu duruşu böyle olmasa, bizi içeriden bölüp karıştırır, bir km geri çekilmezlerdi.
Bu nedenle, en başta şehitlerimiz ve gazilerimiz olmak üzere bu süreçte rol alan tüm aktörlere yürekten teşekkürler…
Hep söylediğimiz gibi en güzel günler Türkiye’nin ve sizlerin olsun.