TÜRKİYE’NİN en önemli dış politika sorunlarından biri de, Rusya ve ABD arasında son zamanlardaki gerilim ve değişken dengelerde pozisyon alması oldu.
Suriye ve diğer sorunlu bölgelerde iki büyük ülkeye karşı yürüttüğü politika haricinde askeri ticari konular da ayrı bir sıkıntılı başlık olmaya başladı.
Türkiye gibi her ikisi için de ayrı öneme sahip bir ülke üzerinde, hem ABD hem de Rusya; ‘Aman bize yakın ol, ona olma’ mantığı ile elinden gelen baskıyı Ankara üstünde oluşturmaya çalışıyor.
Bunun en son çarpıcı örneklerinden biri Türkiye’nin, Rus S-400 hava savunma sistemlerini alma ihtimalinin giderek daha da ciddi şekilde konuşulması.
Savunma çevrelerinden gelen haberlerde Türkiye ve Rusya’nın son teknik detaylarda bile anlaştığı, işin siyasi otoritelerin resmi imzasına ve finansal çerçeveye kaldığı belirtilmişti.
GENEL ÇERÇEVE
Basında çok çelişen haberler mevcut. Ama anlaşma en az yarısını kapsayacak şekilde Rus kredisi ile teknik çerçeveye bağlı olarak 2.5-3 milyar dolar civarında olacak. 4 bataryayı kapsayacak. Türkiye üretimin bir bölümünün kendi tesislerinde teknoloji transferi ile yapılmasını istese de Ruslar şimdilik buna çeşitli gerekçelerle yanaşmıyor. Eğer imzalanırsa Türkiye, önce kalabalık bir askeri teknik heyeti Rusya’ya eğitime gönderecek. Sonrasında da 3-4 yıl içinde sistemlerin sevkiyatı tamamlanmış olacak.
RUSLAR KENDİNDEN EMİN
Geçenlerde, Rusya’nın askeri ihracat şirketi Rosoboronexport CEO’su Aleksandr Miheyev, Türkiye ile S-400’lerin hangi aşamada olduğuna sorusuna, “Kontrat üzerinde uzlaşı sağlandı. Kontratın hayata geçme ihtimali de yüksek, yürürlüğe girmesi için çalışıyoruz. İmzalar 2017 sonuna kadar atılabilir” diye iddialı bir açıklamada bulunmuştu.
Yunanistan’ın Kıbrıs Rum Kesimi’nin aldığı S-300’leri Türkiye’nin sert tepkisi karşısında Girit’e kaydırmak zorunda kalması hariç tutulursa, eğer bu anlaşma gerçekleşirse bu kadar ileri bir füze sistemi tarihte ilk kez bir NATO ülkesi tarafından Rusya’dan satın alınmış olacak. Şu ana dek, S-400’lerden Çin aldı. Hindistan da prensip anlaşmasına vardı.
Evet doğu cephesinde durum bu. Ama batı cephesinde dediğimiz gibi Rusya ile her türlü yakın ilişkiye karşı çatlak sesler çıkmaya devam ediyor.
Başta Washington olmak üzere batı yönetiminlerden işin başından beri S-400 füzelerini Ankara’nın almaması yönünde net sinyaller geldi. S-400 alımının, Türkiye’nin NATO üyeliğine ters olduğu, batı sistemlerini uymayacağı, ittifak anlayışı ile çeliştiği seslendirildi.
ABD MESAJ VERİYOR
Son olarak ABD Genelkurmay Başkanı Orgeneral Joseph Dunford’un açıklamaları oldukça ilginç ara mesajları bile içerdi.
Dunford, ‘Medyada bazı yanlış haberler bulunuyor. Türkiye, S-400 hava savunma sistemini satın almadı. Eğer satın alsalardı bu bizim için bir endişe olurdu’ ifadesini kullandı.
Evet Türkiye daha almadı. Ancak, Ruslar bu kadar resmi anlaşmanın yakın olduğunu söylerken Amerikalı komutanın açıkça bu kadar Ankara’nın füzeleri almayacağını ima etmesi de dikkat çekici. İlginç. Demek ki perde arkasında hem ABD, hem de Rusya karşılıklı olarak Ankara’ya baskıda bulunuyor. Amerika Türkiye’nin kendisinden alacağı silahlarla ilgili üstü kapalı sıkıntı çıkaracağını ima ediyor. Rusya da, ‘Batı yerine biz daha çok seçenek sunarız’ telaşında.
Bu füze alımı işleri hep sorun olmuştur. 4 yıl önce Suriye’den füze tehdidi yok diye NATO üyeleri Hollanda ve Almanya’nın Güneydoğu Anadolu’dan Patriot’ları çekmesi ile ileri hava savunma sistemlerinin yokluğu ile yüzleşen Türkiye arayışa girmişti. Ayrıca İran’ın füze tehdidi de endişe kaynağı olmuştu.
Fakat, S-400 ve Çin füzelerinin temini için ön görüşmeler yine ABD baskısı ile yarıda kalmıştı. Türkiye bunun üzerine müttefiklere ‘O zaman NATO ortaklığının gereğini yapın’ çıkışında bulunmuştu. Bütün bu uyarılara karşın, Raytheon yapımı Patriotlar için kapalı kapılar ardında yapılan görüşmelerde ise bir türlü sonuçlanmamıştı.
Bu işler bir gariptir. Eğer Rusya’nın S-400’leri yerine Amerika’nın Patriot’larını almamız gündeme gelseydi bu kez de Moskova yönetimi ‘endişeliyiz’ diye mızmızlanırdı.
İşte bu yüzden Türkiye bu süreçte kimin ne dediğine bakmadan kendi ihtiyaçları ve menfaatleri doğrultusunda karar verecektir.
Bir ara benzer sorunu AB’nin içindeki Fransız menşeli helikopteri Cougar’larda yaşamıştık. ABD ve Avrupa karşılıklı bastırınca hem Cougar hem de Amerikan Sikorsky almıştık. Amerikan Boeing ve Fransız kökenli Avrupa şirketi Airbus’ta zamanında yaşadıklarımız gibi. Ama bu kez bu örneklerde olduğu gibi hem Patriot hem de S-400 almak imkansız. Ama Türkiye’nin hava savunma sistemi ihtiyacı ortada. İbre S-400’lerden yana olsa da son ana dek beklemek lazım. Çünkü bu alımlar biraz da siyasi dengelerle yürütülür.
Ama asıl konu ise herhalde gelecek yıllarda daha da konuşulacak gibi.
Yani giderek Almanya ve ABD başta olmak üzere batı ile ciddi siyasi gerginlikler yaşayan Türkiye, Şangay Beşlisi veya adı olmasa da batı bloğundan bir başka ‘dostlar eksenine’ mi kayacak? Soru bu.
KONJONKTÜREL MÜTTEFİKLİK
Herhalde en doğrusu dünyada son dönemde kendini giderek hissettiren ve zaman zaman gündeme getirdiğimiz ‘konjonktürel müttefiklik’ kavramını akıldan hiç çıkarmamak.
Her gün tarafların menfaatlerin değiştiği kartların yeniden dağıtıldığı bu dünyada kimseye güvenmemek. Kendi tarafından ayrılmamak. Ve teknoloji üretmek. Gelen haberler, teknoloji üretiminde gelecek yıllarda Türkiye’nin yepyeni bir boyuta geçebileceğini işaret ediyor. Satır aralarında yapılan irili ufaklı anlaşmalar bunun işaretlerini veriyor.
Hep dediğimiz gibi, en güzel günler ülkemizin olsun…