Türkiye’nin Libya ile, Doğu Akdeniz’de Deniz Yetki Alanları Sınırlandırılması ve Askeri İşbirliği üzerine imzaladığı anlaşmanın ardından kıyamet koptu. Gelişme gündeme bomba gibi düştü. Karşılıklı tezler çatıştı, tartışmalar yaşandı.

Şüphesiz; en azından şimdilik yatışan ABD-İran gerginliği sonrası konu yine gündeme oturacak gibi.

Peki; Ankara’nın tezlerinde hatta Rusya Lideri Vladimir Putin’e bile verilen özel devlet değerlendirmelerinde, bu mutabakatla ne kazanılıyor?

Sizler için Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nca ilgili kurumlarla koordine ile derlenen, dediğimiz gibi Putin’e de verilen o devlet tezlerini araştırdık. Arşivlik bir derleme toparladık.

İşte Libya anlaşmasının neler getirdiğine ve kazandırdığına dair tezlerini Ankara şöyle savunuyor;

13. MADDEDEKİ DERİN UYARI

1-Türkiye ilk kez KKTC dışında Akdeniz’e kıyıdaş bir ülke ile kıta sahanlığı/MEB sınırı anlaşması imzalamıştır.

2-Türkiye’yi Doğu Akdeniz’de izole etmeye ve çevrelemeye çalışan siyasi-ekonomik inisiyatiflere güçlü bir yanıt teşkil etmektedir.

3- Her iki ülke açısından da Akdeniz’deki hakları konusunda hukuki ve meşru zemin elde edilmiştir.

4- İki ülkenin de Akdeniz’deki hakları korunmuştur. Libya’nın önceki duruma göre deniz alanı kazancı oluşmuştur.

5- Mutabakat, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki deniz yetki alanlarının Batı sınırlarını netleştirmiştir.

6-Türkiye bu Mutabakat ile bölgede herhangi bir oldu-bittiye müsaade etmeyeceğini göstermiştir.

7- Bu Mutabakat ile iki ülkenin de haklarını ihlâl edecek olası Yunanistan-Mısır ve Yunanistan-GKRY anlaşmalarının önüne set çekilmiştir. Bu olası anlaşmalar ile Türkiye’nin deniz yetki alanı 186 bin kilometrekareden 41.000 km2’ye düşürülmek istenmektedir.

8-Türkiye, Mutabakat ile Meis gibi küçük bir adaya kendi yüzölçümünün 4.000 katı kadar deniz yetki alanı kazandırmaya çalışan maksimalist ve uzlaşmaz Yunan-Rum tezlerini reddetmiştir.

9- Anlaşma diğer bölge ülkelerini, GKRY ile yaptığı anlaşmaları gözden geçirmeye ve/veya hukuki tezlerini gözden geçirmeye sevk edebilir.

10-Türkiye, GKRY hariç tüm kıyıdaş ülkelere diyalog çağrısını yenilemiş ve uluslararası hukuka, deniz hukukuna, diplomasiye bağlı bir şekilde hareket ettiğini uluslararası kamuoyuna göstermiştir.

11-Akdeniz bir bütün olarak; Türkiye’nin hava, kara ve deniz stratejisinin sıklet/ağırlık merkezini oluşturmaktadır. Bu sıklet merkezini savunmak,
jeo-ekonomik ve jeo-stratejik çıkarlarını korumak, bölgede oldu-bittilere müsaade etmemek ve gerekirse bu konuda caydırıcılığını arttırmak maksadıyla, Türkiye her türlü önlemi almaya devam edecektir.

12- Türkiye’nin bu adımları atmasının temel nedeni, bölge ülkelerinin Türkiye’yi izole eden ikili ve çoklu anlaşmalar yaparak uluslararası hukukun Türkiye ve KKTC’ye tanıdığı haklarını çiğnemiş olmasıdır. Bu bağlamda, Türkiye ile Libya arasındaki Mutabakat da Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki çıkarlarına karşı atılmış adımları önleyici hamle olarak değerlendirilmelidir.

13-Siyasi ve diplomatik çözüm, gerek Doğu Akdeniz bağlamında yaşanan mücadeleyi krize dönüştürmemek gerekse Libya’da var olan çatışmayı daha da derinleştirmemek için öncelikli olmalıdır. Ancak, Türkiye gerektiği taktirde caydırı gücünü kullanmak suretiyle, hem bölgede barışı sağlamak hem de çıkarlarını korumak için gerekli adımları atma iradesine sahiptir.

Bir yanıt yazın