Orta Doğu ve çevresi hep karışıktı ama artık resmen dünyanın en tehlikeli oyunlarının oynandığı, kirli hesaplar adına yüz milyonlarca masum insanın kaderi ile oynandığı bir coğrafya haline geldi.

Dünya medeniyetlerinin beşiği olan bu coğrafya şimdi yüzlerce yıl içinden çıkılamayan bir kaosa doğru daha doğrusu yarım kalmış bir hadsiz tarihi hınçla belirsizlik ve kanla dolu bir nefret çukurunun içine doğru itilmek isteniyor.

Yemen’den Suudi Arabistan’a, Bahreyn’den Filistin’e, Lübnan’dan Katar’a Bahreyn’e, Suriye’ye Irak’a dek sular durulmuyor. Bu olmadığı gibi olaylar daha da karışıyor.

YENİ ZORAKİ KOMŞULAR

Öyle karışıyor ki, kafalardaki algılarda fiziki olarak olmasa da artık sınır komşularımız arasında dünyanın büyük aktörlerini görüyoruz. Yani tablo giderek karışıyor. Kim nerede ne pozisyon alıyor, netleştirmek ve ona göre yol almak mümkün değil. Bir bakıyorsunuz dün dost bildikleriniz bugün farklı bir konumda. Bir bakıyorsunuz kendi topraklarınızda kazan kaynıyor ve sizi birbirinize düşürüyor. Bu okyanuslar geçen güzel ülkeyi keskin kamplaşmaların içinde boğmaya çalışıyor.

Malumunuz; Son dönemde Türkiye’ye turist olarak gelen ve artan İranlılar dikkat çekiyor. İran zaten hep hepimizin az çok olumlu ya da olumsuz fikir sahibi olduğu bir ülke olageldi.

Şüphesiz 1979 İran devriminden sonra kademeli olarak artan ama daha sonra azalan ve bir bölümü de başka ülkelere giden İranlılara ve İran’a bir çoğumuz aşina. Türkiye’de bazen, ‘Türkiye İran olmayacak’ sloganları atılırken, bazen teröre destek vermesi iddiaları ortaya atılırken, kimi zamanlarda bu ülkenin Fars kültürünün ve devletçiliğindeki gelenekselleşmeler üzerine değerlendirmeler yapıldı. Molla rejimi ile birlikte halkın ciddi bölümünün entelektüelliği de konuşuldu. Türkiye’ye gelen İranlıların kendi ülkelerinden çok farklı olanları ile de karşılaşıldı. Ama 3 de 1’inden fazlası Azeri olan 81 milyonluk bu ülke zaman içinde gündemde oldu.

Yine hatırlarsınız; bir ara İran’ın adı bazılarınca Türkiye’ye rejim ihracı yapmaya çalışan ülke tanımlaması ile anılırdı. Türkiye’de İrancı ya da İran karşıtı tartışmaları da hep yaşandı. Zaten Amerika ile karşılıklı baş düşman olması ve uluslararası ambargolarla anılan İran bir ara geliştirdiği uzun menzilli füze tehdidi ile gündeme gelirken daha sonra uranyum zenginleştirmesi ve nükleer çalışmaları ile dünyanın dikkatlerini hep üzerinde tuttu. Bütün bunlar olurken perde arkasında Almanya ve Fransa bu ortamlarda İran’da en iyi rant sağlayan ülkeler oldu.

İRAN ÖNEMLİ AKTÖR

Yine de İran dünya coğrafyasının önemli aktörlerindendir. Nüfusunun ciddi bir bölümü Azeri soydaşlarımızdır. Sadece komşumuz olması nedeni ile değil konumu, yeraltı kaynakları, halkının dinamizmi ve diğer tarihi konjonktürel pozisyonu nedeni ile yakından izlenmelidir.

Her meseleyi kavga meselemiz haline getirdiğimiz için, bu son olayları da maalesef, ‘İran daha kötü olsuncular’ ile ‘İran iyi olsuncular’ kavgasına çevirmeyi başardık.

BİZİ İLGİLENDİREN

Bizi sadece Türkiye ilgilendirir. Ama ülkemiz adına bir şeyi doğru görmek için de olabildiğince objektif olmak önemli. Ama öncelikle bu milli politika perspektiflerimizden bakabilmek için soğukkanlılıkla yapılması gereken, anlama adına resmi net olarak masaya yatırmak.

Madde madde İran’ın ve genel durumun resmini çekelim takdiri son tahlilde size bırakalım.

O halde başlayalım;

– Hafifletilse de ambargoların etkisi nedeni ile ekonomisi alarm veren İran’da işsizlik ve fiyatlar tırmanıyordu. Şartların tatsız olduğu biliniyordu. Her ülkede bu durumlarda sokaklarda olaylar olabilirdi. Ama burada işler biraz farklı. Yaklaşık bir haftadır devam eden ve ekonomik koşulları protesto ile başladığı belirtilen olaylarda İran’da kimi kaynaklara göre 30’a yakın insan hayatını kaybetti. Yüzlerce yaralı var. Olaylar 20 civarı merkezde hissedildi. Çok sayıda göstericiyi gözaltına alan Tahran yönetimi, protestocuların organize olduğu sosyal medya uygulamalarını bir süre erişime kapattı. Bazı üs ve karakollar ile devlet binalarına saldırılar oldu. Silahlı çatışmalar yaşandı. Güvenlik güçleri de kayıplar yaşadı. Hala karışık bilgiler gelirken ülkeden pek de iç açıcı haberlerin yayılmadığı malumunuz.

-Herkesin dikkatini füze ve nükleer çalışmalarına yoğunlaştırdığı sırada İran aslında son yıllarda bölgede nüfuzunu hissedilir derecede arttırdı.

-İran, malum ezeli düşmanı Suudi Arabistan’la Orta Doğu’da ciddi bir güç savaşına girdi. Suriye ve Irak’ta nüfuzda başarılı olan İran, hali hazırda Yemen’de de Suudların bombaladığı Şii Husilere etkin destek verdi. Şii kimliğiyle dominant olmak için hamlelerini zaman içinde hissettirdi. Suud yönetimi ayrıca İran’ın Suudi Arabistan’da iç karışıklık için de boş durmadığını zaman içinde iddia etti. Zaten kendi içinde hassas gelişmeler yaşayan Suudi Arabistan’ın da bu nedenlerle karşı hamle adına İran’da ortalığı karıştırabileceği belirtiliyor. Ki; bunu İranlı yetkililer açıkca söylüyor.

-Devlet Başkanı Ruhani olaylarla ilgili zarar veren, olay çıkaranların cezalandırılacağını söylerken, göstericilerin protesto hakkına saygı göstereceğini söyledi. Krizi çözecekleri sözü verdi. Ama öte yandan, nadir görülen bir şekilde Dini Lider Ali Hamaney”in resimleri bazı yerlerde parçalandı. Bu süreç ya ılımlıları daha güçlendirir ya da radikal kanadı şahinleştirir. İki tarafın karşı karşıya gelme ihtimali de endişelerden biri.

– Yıllardır ABD’nin şehir efsanesi gibi sürekli Molla Rejimi’ni devirmek için plan yaptığı yazılır çizilir. Bu kez iş ilginç bir hal aldı. ABD Başkanı Trump twitterda adeta günlerdir İran yönetimini bombalıyor ve halkı açıkça olaylara devam için teşvik ediyor. Bu enteresan. Çünkü bazıları ABD ile ilgili olaylara dair şüphe duysa da da bu neden açıkça yapılıyor. Yani, ya ABD kendine çok güveniyor ya da İran ile yeni dönem temelleri atacağı sırada Barack Obama’dan görevi devralan Trump’ın kişisel heyecanı. Ama ‘değişim zamanı’ diye yazan ABD Başkanı Trump’ın bu çıkışı süreci daha da karışık hale getirebilir.

– Öte yandan; Reuters haber ajansına göre; protestolar sırasında ülkede bir tabu yıkıldı. Takestan şehrinde protestocular ülkeyi 1925 ile 1941 arasında yöneten Rıza Pehlevi’yi öven sloganlar attı. Bildiğiniz gibi bir Pehlevi hanedanlığı 1979 İslam devrimiyle yıkılmıştı. Sosyal medya içinde de Şah yanlısı söylemler dikkat çekiyor.

– Gelişmelerde zaten Kudüs konusunda tüm dünyayı ayağa kaldıran o saçma karar sonrası keyfi yerinde olan İsrail doğal olarak çok mutlu. Herhalde İran’da da bu mutluluğunu pekiştirecek kirli girişimlerden çekinmeyecektir. AB ise her zamanki gibi ‘endişeli’. Zaten biliyorsunuz tek yapabildikleri aciz samimiyetsiz bir endişelilik. Rusya ise dış müdahaleler olmamalı uyarısında bulunuyor.

– Gelelim bize. Son dönemde karşılıklı en üst düzey askeri ziyaretlerin bile olduğu İran. Suriye için Rusya-Türkiye-İran ekseninde oluşturulan Astana Sürecindeki bir Tahran yönetimi. Yıllarca aslında bölgede liderlik mücadelesi ve diğer alanlarda sık sık karşı karşıya geldiğimiz ama sık sık da konjonktürel stratejik ve enerji dengeleri nedeni ile biraraya geldiğimiz İran. Şüphesiz; İran’da dev dalgalanmalar olursa bundan aynen Suriye’de olduğu gibi en çok etkilenecek olan Türkiye olur. Bu açıdan çok dikkatle izlenmeli. Göstericilerin demokratik talepleri karşılanırken; İran’ın bunu kendi iç inisiyatif ve demokratik barışçıl dinamikleri ile çözmesi en güzeli. Dış müdahaleler başladı mı olayların rengi neresi olursa olsun değişir. Hele İran gibi Basra’ya, Ortadoğu’ya, Rusya ve Türk Cumhuriyetleri ile uzak Asya’ya çıkış kapısı konumunda olan hatırı sayılır yeraltı zenginlikleri olan bir stratejik ülke söz konusu olduğunda hesapların ne kadar kirli olabileceğini düşünün.

– Dışişleri Bakanlığımız son olarak İran’daki olaylarla ilgili bir açıklama yaptı. Açıklamada, “Türkiye, İran’ın huzur ve istikrarına önem atfetmektedir. Olaylardan endişe duyuyoruz. Olayların tırmanmasının önüne geçilmesini, gelişmeleri kışkırtıcı dış müdahalelerden kaçınılmasını temenni ediyoruz. Şiddetten kaçınılması ve provokasyonlara kapılınmaması lazım geldiğine inanıyoruz” ifadeleri yer aldı. Açıklama çok dikkatle kaleme alınmış.

En başta dediğimiz gibi bu bölgede milli menfaatler merkezinden ayrılmadan çok sakin ama bu olurken de inisiyatifi kaptırmayan bir tutum hayati.

Tek yapmamız ve unutmamamız gereken bu bölgede işin ve kimsenin şakası yok. Hata yapan, zor zamanlarda birbirini bırakan, milli meselelerde bile hala içeride birbirini yiyenler bedelini ağır ödüyor.

Yine de, biz Orta Doğu’da hiçbir millete benzemeyiz. Ve onlar gibi de olmayız korkmayın. Çünkü biz onlar değiliz. Bunu haklı kılacak çok sebep var. Bu kadar bu ülkenin yıkılması için uğraşanlara rağmen hala dimdik ayakta duran bir millet var. Umutsuz olanların unutmaması gereken nokta bu. Yeter ki hepimiz farklılıklarımız olsa da milli meselelerde bir olmayı ve dışarıya bunu hissettirmeyi becerelim. Dediğimiz gibi kavgaları sonra ederiz.

En güzel günler Türkiye’nin olsun.

Bir yanıt yazın