Gündemimizde son günlerde öne çıkan iki konu var. Birincisi Diyarbakırlı annelerin eylemi, ikincisi de Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu (YİK) Üyesi Bülent Arınç’ın açıklamaları. Önce Diyarbakırlı annelerden başlayalım, daha doğrusu eylemin neden örgütü paniklettiğinden…
Evet, örgüt panikledi. Bu çerçevede örgüt elebaşlarından arka arkaya açıklamalar yapılmaya başlandı. Elebaşlarının ortak söylemi dikkat çekiciydi. Örneğin terörist elebaşı Mustafa Karasu, 9 Eylül’de örgütün yayın organına yaptığı açıklamada annelerin eylemini “Provokasyon” ve “komplo” olarak tanımlamıştı.
Bir diğer elebaşı Murat Karayılan da, 11 Eylül’de yine örgütün yayın organlarına şunları söyledi: “Bu bir özel savaş faaliyetidir. Oradaki insanlarımız bunun farkında olmalı ve bu özel savaşın aracı olmamalı ve bu kirli tezgâhtan geri çekilmelidirler. Eğer bir arayışları varsa, yeri orası değildir.”
Karasu ve Karayılan’ın açıklamasına benzer açıklamaları, HDP ve ona yakın siyasi yapıların yetkililerinin yapması da dikkat çekiciydi. Örgüt, paniklemişti. Neden mi? Madde madde sıralayalım:
– Örgüt yıllarca baskı üzerinden militan kazanmaya çalıştı. Bunu Doğu ve Güneydoğu’daki herke biliyor. 1990’lı yıllarda uyguladığı (sözde) askere alma uygulamasıyla her aileden bir çocuğun terör örgütüne katılmasını zorunlu kırmıştı. O günden bu yana militan kazanmak için baskı uyguluyor. Diyarbakırlı annelerin/ailelerin eylemi bu konuda diğer ailelere direnmek için güç verdi.
– “Kürt haklarını savunuyorum” gerekçesiyle terör eylemlerini meşrulaştırmaya çalışan terör örgütüne Kürtlerden “yeter artık” itirazı gelmesi de örgütü panikleten bir başka neden. Korucuların varlığı da eklenirse, PKK’ya en büyük itirazın Kürtlerden geldiğini dünyaya anlatmak lazım.
– Eylem, terör örgütüne gönüllü katılıp, örgütün gerçek yüzünü gören militanlar açısından, kaçmak için cesaret verici olacaktır. O anneleri kendi annelerinin yerine koyacaklar ve onların durumunu düşünüp, görüp harekete geçeceklerdir. Zaten başarılı operasyonlar nedeniyle eylem yapmakta zorlanan terör örgütü, militan kaybı da yaşayacaktır.
– Ailelerin eylemi, PKK’nın en büyük zararı Kürtler’e verdiğini göstermesi bakımından da çarpıcı. Yıllardır anlatıyoruz; PKK, tarihin en büyük Kürt katliamlarını yapan örgüt. Bunun en son örneği, Diyarbakır’ın Kulp ilçesinde 7 vatandaşımızın hayatını kaybettiği terör saldırısı. Kimileri, PKK terör örgütüne kıyamayıp adını koyamasa da saldırının faili PKK terör örgütüdür ve hayatını kaybeden, şehit olan insanlar Kürt kökenli vatandaşlarımızdır. Ailelerin eylemi, işte bu gerçeği bir kez daha gün yüzüne çıkarmıştır.
– Bir diğer önemli ayrıntı da “yeniden çözüm süreci” diyenleri üzecek cinsten. Dikkat edilirse, PKK terör örgütüyle mücadelede halkın örgüte karşı haklı başkaldırısı, devletin bu örgüte darbe indirdiği dönemlerde oluyor. Yani halk şu mesajı verdi: Devletimiz arkamızda olursa, bu örgüte karşı biz de ayağa kalkarız. Dikkat edin, sadece sade vatandaş değil, çocukları örgüte isteyerek veya kaçırılarak götürülen çocukların aileleri örgüte ve yandaşlarına isyan etti. Ailelerin eyleminin de devletin üç belediye ile ilgili kararından hemen sonra gelmesi bunu gösteriyor. Benzerini hendek-barikat kalkışması sürecinde görmüştük. Terör örgütüne operasyonlar başlayınca, halk da güvenlik güçlerimize destek vermişti. Yani devlet örgüte vurdukça, Kürt kökenli vatandaşlarımız da cesaretleniyor ve örgüte hak ettiği tepkiyi gösteriyor.
İşte bu şekilde özetleyebileceğimiz nedenlerle terör örgütü ve destekçileri büyük panik yaşıyor.
***
İkinci gündem maddesi Cumhurbaşkanlığı YİK Üyesi Bülent Arınç’ın açıklamaları…
Öncelikle, hatırlayacaksınızdır, “Nixon’u deviren planın sahibini biliyor musunuz?” başlıklı bir yazı yazmıştım. (Bkz. https://www.superhaber.tv/nixonu-deviren-planin-sahibini-biliyor-musunuz-makale-209974 ) Orada, ABD’nin eski Başkanı Richard Nixon’u istifaya götüren süreci, kimlerin işlettiğini aktarmıştım. Tekrar okumanızı tavsiye ederim.
Şimdi gelelim açıklamalara… Ortalığı ayağa kaldıran iki vurgu dikkat çekici:
Birincisi, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’na verilen ceza ile ilgiliydi.
İkincisi de, Mardin Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevinden alınan HDP’li Ahmet Türk ile ilgili söylediğiydi.
Bülent Arınç’ın, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin en mahrem bilgilerinin terör ve casusluk örgütü FETÖ’nün eline geçmesine yol açan Kozmik Oda baskını sırasındaki tutumunu hatırlatmama gerek yok. Hiçbir zaman o konuda doyurucu bir açıklamasını okumadım. Buna girmeyeceğim. Ancak Arınç’ın açıklamalarını okuyunca ister istemez aklıma şu iki düşünce aklıma geldi;
– Abdullah Gül ile Ali Babacan’ın çalışmaları malum. Bülent Arınç, o harekete katılsa, ön planda, yani majör olmayacak. Partisinden ve görev yaptığı Cumhurbaşkanlığı’ndan ayrı bir çıkış yaparak, 2023 seçimleri için bir mesaj mı veriyor?
– Aynı konuşmasında yer alan “Geçmiş tweetlere bakılırsa binlerce insanı bu işin altından kurtaramazsınız” ifadesiyle, Kaftancıoğlu’na verilen cezanın emsal teşkil etmesinden mi endişe ediyor? Örneğin, Kozmik Oda gibi kumpasların, FETÖ ile ilgili bazı ilişkilerin ve sosyal medya destek mesajlarının ve açılım/çözüm süreçlerinde ancak PKK’lıların atabileceği twitleri atanların da soruşturmalara konu edilmesinden mi korkuyor?
Zaten, eskiden beri öne çıkmak gibi bir yaklaşımı vardı. Hatta AK Parti çevreleri 23 veya 24 Nisan 2007 tarihinde, Recep Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül ile yaptığı üçlü toplantıda söylediklerini konuşmaya başladı. Bu konuşmada neler vurguladığı bilinmez, ancak konuşulmaya başlandıysa, yakında ortaya çıkacaktır. Bunu hatırlatan çevreler, Arınç’ın tutumunu, o dönemdeki tutumuna benzetiyor.
Aynı çevrelerin dikkat çektiği bir başka husus da açıklamanın düşman kuvvetlerin Türkiye’ye karşı tüm kartlarını açtığı bir döneme denk gelmesi. AK Parti kulislerinde “Türk milletine karşı Doğu Akdeniz ve Fırat’ın doğusundaki kıskaç harekatı, yeni siyasi oluşumlar, beş üreticiden biri olan İnan Kıraç’ın yerli otomobilden çekilmesi, Sabancı ailesinin Malta vatandaşlığına geçmesi vs.” hatırlatılarak “Arınç da bunları görüyor ve olası yeni duruma göre pozisyon alıyor” iddiaları dile getiriliyor.
Velhasıl kelam, Bülent Arınç’ın bu çıkışı AK Parti içinde daha çok su kaldıracağa benziyor.