Bundan yaklaşık 2400 yıl önce Sokrates, Thaimaklos adlı biriyle tartışır. “Sence doğru nedir?” diye sorar Sokrates. Thaimaklos biraz düşünüp cevap verir: “Doğru, güçlünün işine gelendir.”

Platon’un “Devlet” adlı ünlü eserinde geçen bu diyalog, Sokrates’in çürütme tezleriyle devam eder. Lakin bir gerçek var ki, Thaimaklos sonuna kadar haklıdır. Bugün burada ona hak ettiği itibarı iade edeceğiz.

Sahi nedir doğru? Bunun sınırlarını kim belirliyor? Cinayetin iyilik, yardımseverliğin de kötülük kabul edildiği bir evrende doğsaydık azılı suçlu mu sayılacaktık? Cevap: Evet. Tam olarak öyle. Şu anda bizler vicdan adı altında içimize yerleştirilmiş doğruların, yani temelde en güçlü olanın kanunlarına ve anayasasına tabiyiz.

Peki, vicdanını kullanamayan insanlar ne yapıyor dersiniz? Onlar da kendi anayasasını üretiyor. Adeta yaratıcı edasıyla, mevcut vicdana ters gözükmeyecek şekilde kendi anayasal faaliyetlerini yürütüyorlar.

Adalet isteyip işlerine gelince haksızı savunuyor;
Liyakat diye yırtınıp ünlüyse ilkokul mezunlarına tapıyorlar.
Kadın Hakları diye bağırıp sevmedikleri kadınlara türlü eziyetler ediyor;
Tecavüz diye çıldırıp en yakınındakilere kör kesiliyorlar.

Dahası her türlü hareketi sevdikleri yapınca alkışlarken, çıkarlarını zedeleyen biri yapınca suçlayıp linç edebiliyorlar. Verilecek tepkinin merkezinde ise en ilkel güdünün, yani cinselliğin olması olaya boyut atlatıyor: “Ne üreme savaşıymış arkadaş? Sırf çoğalabilmek için başkalalarını eksiltmek hangi sisteme hizmet ediyor?” diye sormaktan kendini alamıyor insan…

Thaimaklos haklı: Doğru güçlünün işine gelendir. Ama bence asıl sorun güçlü de olmayıp kendini güçlü sananların doğruları. “Herkes kendi kanunlarını üretirse nasıl yaşarız?” sözü çok klişe belki ama, öyle bir dünyada fazla yaşayamayacağımız da bir gerçek. Ünlü Tanzimat şairimiz Ziya Paşa’nın, bu tip insanları belirlemede altın standart olacak beyitleriyle sizlere veda ediyorum değerli okurlar:

“Âyinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz
Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde”

Bir yanıt yazın