FETÖ ile 2010-2011 yıllarında önce dolaylı sonraki yıllarda da doğrudan başlayan mücadele, 15 Temmuz işgal girişiminin püskürtülmesinden sonra Türkiye’nin geleceği açısından beka mücadelesine evrildi. Bu mücadelede siyaset üstüydü ve herkesin destek vermesi gerekiyordu. Türk milletinin kahir ekseriyeti de FETÖ terör ve casusluk örgütlenmesi ile mücadeleye destek verdi. Çünkü bu örgüt kendilerine verilen görev çerçevesinde kripto unsurları aracılığıyla her siyasi ve kurumsal yapıya saldırılar gerçekleştirdiği için hiçbir siyasi partinin tabanı tarafından sevilmiyordu. Halen de öyledir.

Bu süreçte Türkiye Cumhuriyeti devleti büyük bir mücadele verdi, vermeye de devam ediyor. Elbette bu mücadelenin en önünde Hakimlerimiz, Savcılarımız, kolluk ve istihbarat güçlerimiz var. Yine devlet kurumlarımızdaki iradeli yöneticiler ve personel de bu örgütün kripto unsurlarına göz açtırmamaya çalışıyor. Dönem dönem basına da yansıyan sıkıntılar, eksiklikler olsa da bu örgüte karşı amansız bir mücadele yürüyor. Elbette kolay değil… Kripto kelimesinin ne kadar önemli olduğunu belki unutmuş, bu kelime FETÖ ile mücadele çerçevesinde günlük hayatımıza girdiği için sıradanlaşmış olabilir. Ancak olmamalı. Çünkü karşı taraf boş durmuyor ve her açık verdiğimizde Pensilvanya’daki ele başının talimatındaki gibi esnek olup, sivrilmeden can damarları içinde dolanmaya yeniden başlıyorlar. Görünmeden…

Size bu çerçevede bir olay anlatacağım.

Olayın merkezi Diyarbakır. İl Milli Eğitim’de üst düzey bir bürokrat: A.H.

15 Temmuz öncesinde FETÖ’nün il milli eğitim imamı M.B.Ö. ile yoğun bir iletişim içinde. Bu durum emniyet güçlerimizin de dikkatini çekmiş olacak ki takibe takılmış. 15 Temmuz’dan sonra hakkında soruşturma açılan A.H. Hem gözaltına alınmış hem de görevinden alınmış. Sonrasında çok ilginç gelişmeler yaşanmış. A.H. tam 113 telefon görüşmesi tespitine ve 16 Temmuz günü FETÖ’den dolayı ihraç edilen Vali Yardımcısı M.D. ile SMS yoluyla iletişim kurmasına rağmen beraat etmiş ve yeniden görevine iade edilmiş. Ardından yeniden görevden alınmış. Şimdi de yeniden göreve dönmek için çalışmalar yürütüyormuş.

Olayın özeti bu. Gelin şimdi olayı detaylandıralım.

Tarih 26 Temmuz 2016. 15 Temmuz darbe ve işgal girişiminden 11 gün sonra, Diyarbakır’da FETÖ’ye yönelik büyük bir operasyon gerçekleştiriliyor. Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü’nün 26/07/2016 tarih ve 11369 sayılı yazılarına göre, Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu’nun 2016/11369 sayılı soruşturma sayısına kayden FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü Yapılanmasına yönelik yürütülmekte olan çalışma ile ilgili olarak Silahlı terör örgütüne üye olmak TCK. Md: 314, TCK Md: 309 ve TCK 312 suçlarından dolayı; Milli Eğitim Müdür Yardımcılarından A.H. ve S.İ., Milli Eğitim Müdürlüğü Eğitim Uzmanı Ş.D. İle Yenişehir İlçesi Ali Emiri Ortaokulu Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni B.B., yürütülen soruşturma kapsamında gözaltına alındı. Adı geçen isimler, aynı tarihte bulundukları görevden de uzaklaştırıldılar.

Bu çerçevede A.H. hakkında hazırlanan iddianamede çok çarpıcı bilgiler yer aldı. Örneğin adı FETÖ/Paralel Devlet Yapılanmasının Diyarbakır örgütlenme şemasında “Milli Eğitim İmamı” iddia edilen M.B.Ö. ile (ki aynı iddiayı FETÖ’cü işadamlarının kurduğu Diyarbakır Girişimci İşadamları Derneğine üye olduğu ve örgütün yurt dışı gezi ve toplantılarına katıldığı gerekçesiyle 15 yıl hapsi istenen Rıdvan Vural da yargılandığı ve beraat ettiği davada aynı ismi zikretmişti) telefon görüşmeleri. 15 Temmuz 2016 öncesi ve sonrasında A.H. ile M.B.Ö’nün çok sayıda telefon görüşmesi kayıtlara takılmış. Örneğin en çarpıcılardan bir tanesi 20 Temmuz 2016 tarihli telefon görüşmesi.

Soruşturma dosyasından ulaştığım A.H. ile M.B.Ö. arasındaki görüşme şöyle:

M.B.Ö: Alo

A.H: Reis ne yapıyon

M.B.Ö: Valla dışarıdayım müdürüm siz nasılsınız

A.H: Bende iyiyim sağolasın isimler geldi

M.B.Ö: Öyle mi müdürüm nasıl şahsıma

A.H: Yoksun

M.B.Ö: Öyle mi

A.H: Kimseye bir şey söyleme

M.B.Ö: Tamam müdürüm tamam

A.H: Tamam mı… müdüre şikayet etmişler senden dolayı demiş A…. senin yerin orası için şey yapıyor paralelciler şey yapıyor peşkeş çekiyor seni harcayacak diye

M.B.Ö: Allah Allah

A.H: Beni şey etmişler ta valiye kadar gitmiş demişler ki B…. Mesaiden sonra milli eğitime geliyor A…. Beyle şey yapıyorlar… atıyorlar, her gün berabermişiz ondan sonra müdüre demişler seni tuzağa düşürmeye çalışıyor… çalışıyor B…. Ayağıyla ya Allah belasını versin

M.B.Ö: Amin amin müdürüm şey yapayım sen müsaitsen şey yapayım

A.H: Abi hiç görünme sen

M.B.Ö: Tamam tamam müdürüm

A.H: Ama senden isteğim M….’in yanına istersen yarın git otur şöyle yarım saat bir saat …

M.B.Ö: Tamam müdürüm gideyim

(…)

A.H: Seninle ilgili bir sorun yok şimdilik yok. Tamam

M.B.Ö: Tamam müdürüm

A.H: … hadi görüşürüz başkanım

Görüşme 15 Temmuz’dan sonra yapılmakta. Yani örgütün ne olduğu artık ayyuka çıkmış durumda. A.H.’nin kendisi hakkındaki iddialardan haberdar olmasına rağmen M.B.Ö’ye bilgi vermeye çalışması dikkat çekmekte.

A.H. çok ilginç bir teması da, 15 Temmuz’dan sadece bir gün sonra gerçekleştiriyor. A.H. 16 Temmuz 2016 tarihinde saat 10:53’te FETÖ’den ihraç edilen eski Vali Yardımcısı M.D.ye bir mesaj gönderdi. A.H. mesajında “Sayın valim önemli en geç 14’te görüşmemiz lazım” demiş. Sonra 11:00’de de aynı kişiye “Saat 12’de r… cafe ok” diye bir başka mesaj daha göndermiş. Yani Türkiye o hain saldırıyı püskürtmüş ve hainleri artık inlerinden toplamaya başlamışken A.H., FETÖ ile iltisaklı iddiasıyla görevden alınan ve Kasım ayında gözaltına alınan M.D. ile görüşmeye çalışmış. M.D.’nin adı, hain darbe ve işgal girişiminden bir ay sonra FETÖ ile iltisaklı olduğu iddiasıyla gözaltına alınan bir kadın hakime yaptığı evlilik teklifi ile gündeme gelmişti.

A.H.’nin, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan Fetullahçı Terör Örgütü Diyarbakır yapılanması şemasında bahse konu olan terör örgütünün Diyarbakır İl Milli Eğitim İmamı olarak gösterilen M.B.Ö. ile yaptığı çok sayıda telefon görüşmesi soruşturma dosyasına girmiş. Ayrıca o dönem Başbakanlık İletişim Merkezi (BİMER)’e de A.H. ile ilgili çok sayıda ihbar ve bilgi paylaşımı yapılmış ve ilginçtir ki bunların hiçbirine istinaden dönemin Diyarbakır İl Milli Eğitim Müdürlüğü yöneticilerince bir disiplin ve idari soruşturma başlatılmamış. Kelimenin tam anlamıyla sanki birileri tarafından titizlikle korunmaya devam etmiş. Bu koruma kalkanı şimdilerde kendini daha da belli etmekteymiş. Son 1 yıl içerisinde A.H. şimdiki Bakanlık ve İl yönetimi tarafından üç defa aktif görevden alınıp İl Müdür Yardımcılığına eş değer pasif bir kadroya ataması yapılmasına rağmen mahkemeler eliyle çok kısa bir sürede göreve geri dönmekte. Normal şartlarda en az 1 yıl süren idari davaların sonuçlanması A.H. olayında 45 güne kadar inebilmekte.

FETÖ kapsamında gözaltına alındıktan sonra serbest bırakılan Diyarbakır İl Milli Eğitim Müdür Yardımcıları A.H. ile S.İ. haklarında adli ve idari işlemler devam ederken, bu aşamada hakkında herhangi bir mahkeme kararı olmaksızın göreve iade edilmesi de olaya ayrı bir boyut kazandırmış. İlginç değil mi?

Devam edeceğim…

Bir yanıt yazın