Daniş Tunalıgil… Tam adı Hüseyin Daniş…

Cumhuriyetin kuruluşundan tam 8 yıl önce doğan Tunalıgil, o dönem Osmanlı İmparatorluğu döneminden gelen Dışişleri kuşağının son temsilcilerindendi. Galatasaray Lisesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirip, askerlik yükümlülüğünü yerine getirdikten sonra, 23 Ocak 1939 tarihinde Dışişleri Bakanlığı’nda göreve başladı. Birinci Dünya Savaşı’nda doğmuş, Cumhuriyetin kuruluş yıllarında çocukluğunu yaşamış, İkinci Dünya Savaşı’nda diplomasi mesleğine girmişti. Mesleğe başlar başlamaz kendisini savaş şartları dolayısıyla çok yoğun bir mesai içinde bulmuştu. Tunalıgil işte o şartlarda pişmişti. 

Çalışma arkadaşları, sakin görünüşlü Tunalıgil’in, Atatürk ve Cumhuriyet denince nasıl heyecanlandığını anlatırdı. 

Türk Dışişleri’nin hemen hemen bütün kademelerinde görev yaptı. Son olarak Avusturya’nın başkenti Viyana’da Türkiye Cumhuriyeti’ni büyükelçi olarak temsil ediyordu. 

22 Ekim 1975 tarihi Çarşamba günü saat 12.00 sularında Büyükelçiliğimizin açık bırakılmış ana giriş kapısından içeri süzülen ve ellerinde Macar yapımı Wallam marka iki tabanca, İngiliz yapımı MP Sten ve İsrail yapımı MP Uzi taşıyan üç kişi önce bekçiyi enterne etti. Biri bekçinin yanında kalırken, diğer ikisi büyükelçilik binasına girdi, konsolosluk çalışanlarını müdahale edemeyecek şekilde etkisiz hale getirdi. Saldırganlardan biri Büyükelçilik makam odasına girdi ve 3 kurşunla Tunalıgil’i şehit etti. 

Ardından kaçan üç terörist bir türlü yakalanamadı. 

***

İsmail Erez…

28 Eylül 1919 tarihinde İstanbul Bakırköy’de dünyaya geldi. İki yaşındayken annesini kaybetti, öksüz büyüdü, yatılı okudu. Hassas ve parlak bir öğrenciydi. Galatasaray Lisesi’ni pekiyi derece ve birincilikle bitirdi. İkinci Dünya Savaşı’nın başladığı 1939 yılında Mülkiye Mektebi’ne, bilinen adıyla Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne girdi. 1943’te mezun oldu ve hemen Dışişleri Bakanlığı’na girdi. O da aynen Tunalıgil gibi parlak bir meslek hayatı yaşadı. Gerek Bakanlıkta gerek dünyanın çeşitli yerlerinde her kademede görev aldı. Washington’a da gitti Beyrut’a da… Son görev yeri Paris’ti. Büyükelçimiz olarak görev yapıyordu.

24 Ekim 1975 tarihinde, yani Daniş Tunalıgil’in şehadetinin iki gün sonra, 44 yıl önce bugün Büyükelçiliğimizdeki telsizci röledeki arkadaşına telaşla şu şekilde seslendi:

“Nato de Paris: Hemen Ankara’ya haber veriniz. İsmail Erez Beyi vurdular. Kendisi ağır yaralı. Şoför öldürüldü. Ankara hemen temasa geçsin bizimle, hemen. Sende irtibatı kesme benimle…”

Çok kısa bir süre sonra iki cümlelik acı bir teleks daha geldi.

“Ankara derhal haber

Sefir Bey de öldü.

Sefir Bey de öldü.

İrtibat devamlı olsun.”

Paris ortasından geçen Seine Nehrinin iki yakasını birbirine bağlayan birçok köprüden büyükelçiliğimize en yakın olanı Bir Hakeim köprüsüydü. Bu köprünün sağ ucunda, tam caddeye inerken 90 derecelik bir dirsek vardı. Buradan geçerken arabalar neredeyse duracak kadar yavaşlamaktaydı. Büyükelçimize kurulan pusu işte tam burada kuruldu. Dönemecin sol tarafında bekleyen birinci katil önce şoför Talip Yener’i üç kurşunla şehit edip arabayı durdurdu. Hemen arkasında sağ tarafta bekleyen ikinci katil, arabanın sağ arka kapısını açıp Büyükelçi İsmail Erez’i kurşun yağmuruna tuttu. Erez, 5 kurşun yarası alarak şehit düştü. 

Fransız polisi de, aynen Avusturya polisi gibi aylarca yanlış iz sürdükten sonra yaralı bir sanığı yakaladı. O sanık da delil yetersizliğinden serbest kaldı.

***

Viyana’daki saldırının ardından Beyrut’taki AFP bürosunu arayan meçhul bir kişi saldırıyı “Ermeni Kurtuluş Örgütü adına üstlendiklerini” söyledi. Önemsenmedi…

26 Ekim’de Türkiye’nin Beyrut Büyükelçisi  Necmettin Tuncel, Ankara’ya şu bilgiyi geçti: “Beyrut’ta, 24 Ekim’de (1975) meçhul bir kişi AFP’ye telefon ederek, Gizli Ermeni Ordusu adına konuştuğunu bildirmiş. Bu örgütün Viyana ve Paris suikastlarını benimsediğini söylemiş. Viyana eyleminin ‘Bordikiyan hücresi’ ve Paris eyleminin ‘Korken Yanikian hücresi’ tarafından yapıldığını bildirmiştir. Telefon konuşması sonunda ‘yakında yeni eylemler hakkında haber bekleyin’ demiştir.”

Bu bilgiler de gözardı edildi.

Örgüt, mesajlarındaki gibi eylemlerine devam etti. Türkiye ASALA terörüne çok sayıda şehit verdi. Ancak Batı dünyası, günümüzdeki PYD/YPG terörüne olduğu gibi ASALA terörüne de ses çıkarmadı. Ta ki, terör yılanı kendisini sokana kadar.

Tüm şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum…

Bir yanıt yazın