Kılıçdaroğlu’na bu saldırıdan dolayı yürekten bir geçmiş olsun dilemek, amasız, fakatsız, lakinsiz bir cümle kullanmamız gerekiyor. Çünkü ortada insani bir durum sözkonusu.
Şiddetin her türlüsünün siyasetin diline karıştırılmaması gerekiyor ve bu tür olayların önüne geçilmesi, bundan sonra ki olayların (ibret vesilesi olarak) önüne geçecektir.
Bu nedenle ben güvenlik güçlerinin, emniyet kuvvetlerinin, adalet makamlarının çok büyük hassasiyet göstereceğini düşünüyorum.
Aslında bizim bir özür borcumuz daha var. O özür de şehidimiz Yener Çıkrıkçı ve ailesine. O gün o cenazenin geç kalkması, ailenin düştüğü durum aslında bir şehit için beraber bir araya gelmiştik o nedenle bu özürü de bikere daha seslendirmek lazım.
Çünkü hepimizin ve en başta da orada bu olayların yaşanmasında sorumlu olanların aileye özür borcu var.
Siyasilerin de bir borcu var. Çünkü çocuklar bu ülke için toprağa düştüğünde çok net olarak şu an Suriye’de, Kuzey Irak’da, Güney Doğu’da, hırçın tepelerde bizi çok iyi takip ettiklerinden emin olabilirsiniz.
Bu arkadaşlarımıza hakettikleri gibi yaklaşmamız onların bizim için fedakarlıklarına cevap verecek şekilde bakmamız lazım.
Ben bunun için mi toprağa düşüyorum, benim cenazemde kavga ediyorlar görüntüsünü vermemek lazım.
Ama Sayın Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırının kabul edilmesi asla ve asla mümkün değil.
Ardından yaşanan siyasi tartışmaları da ben büyük bir üzüntü ile karşılıyorum.
Sorumluların tespit edilip adli anlamda neyse cezası hukuki anlamda da verilmesi gerekiyor.
Teröristti değildi, şuydu buydu gibi tartışmaların ötesine taşınarak bu tip şeylerin bir daha yaşanmaması için tedbir alınması lazım.
Bir de bu işlere bakarken, bunun bir Türkiye paydası olduğunu unutmamak gerekiyor. Çünkü vurulan bu darbeler ve yumruklar aslında demokrasiye ve hepimize gelebilir. Daha önce hatırlarsak sayın Taner Yıldız’a sayın Bekir Bozdağ’a sayın Ahmet Türk’e siyasetin çeşitli aşamalarında, herkese saldırılar yapılmıştı. Her saldırıda nasılsa benden değil, oh cezasını çekti şeklinde bakmak çok ama çok yanlış. Ben Taner Yıldız’da üzüntüm neyse aynı üzüntüyü Kemal Kılıçdaroğlu’nda da yaşıyorum. Çünkü bu ülkenin bir evladı olarak ben paydanın bu konularda gerçekten Türkiye olmasını istiyorum. Çünkü biz birbirine çok katlanamayan, gergin insanlar haline geldik. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nda en az çocuklar kadar naif olmayı denemek gerekiyor ki bu işin içinden çıkalım.
Çünkü bu tahammülsüzlük bu nefretle ilgili ruh halimizin yönetilmemesi beni çok çok ciddi anlamda endişeye sevk ediyor.