Her şeyi ardında koyup giden insanlara sövüp sayarız ya…!
Yapmayın…
Bir insan hiçbir şeyini almadan çıkıp gidiyorsa inanın o ömrünün çoğunu geride koyup, kalanla yaşayabilmek adına umuda sarılmasındandır… Giden ya evlattır, ya yar ya da kalana can bir adem…
Bazen gitmekten başka hiçbir çare yoktur.
Giden gideceği tarafa bakmaz sadece can havliyle o büyük yangından ne kadar kendinden çok şey kurtarabilirse ona sıkı sıkı sarılır ve onunla tekrar bir olabileceği kadar uzağa gitmeye bakar… Mesele ölmek değildir zaten o en kolayıdır esas olan yaşamak ama essahından yaşamak… İnsan başka canların hayatlarına dokunup vicdan gibi melanet bir insani hisle onları hayata bağlamak ister. Bir de canından kanındansa. Ama ömrün azalır, hal hep aynı, aksine kötüye de döner, belkilerle geçen ömür sadece senden çalınan bir hayat olur. Ötesi koskocaman mana fakirliğinde yitik olmaktan da öte içinde acının bile barınmayacağı kadar kocaman bir boşluk…
Bir kere geldik, benim hayatım vs… fikriyle sığ bir ömrün tarifi değildir, gitmek de saklı olanlar…
Yorgunluk pişmanlık da değildir…
Hassas kalpler bazen dokunduğu yürekten daha çok o olur. Ne varsa iyiye güzele dahil olabilmesi adına. Kendinden bile vaz geçer hem de bir ibadet ya da yaratıcısına kendini kurban olarak adar gibi…
Ama hal öyle bir olur ki bir köşede göz göre göre çürümeye terk edilen, sanki var oluşundaki gerekçe yaşamlarına dokunmak için her şeyden vaz geçen yüreğin o hali bir vazife tarifiyle o kişilerin ömrüne taşınmış gibi…
İşte bazı şeylerin tarifi olmaz ya, bu da öyle şeylerden…
Ne sızısı sızıdır ne de acısı…
Bazen sana kalan sadece gitmektir.
Her şeyi ardında koyup ama her şeyi…
Hiçbir şey almadan…
Sadece gitmek yeniden doğar gibi…
Belki sadece pasaportun, kimliğin biraz da uzaklaşabilecek kadar para ama eni sonu gitmek…
Ve hiç kimseyi hiçbir şeyi dünden giderken yarına yanına almadan…
Ölmek gitmek değil yenilmektir ama gitmek yeniden doğmak adına bir adım atmaktır, direnmektir…
Gitmek kavgayı sürdürmektir var olabilmek adına sen kalabilmek adına…
İnsan yorulup, hırpalanır, kanatılır, acır, yenilir, kedere hapsolur, tükenir ama her düşüşün sonunda yeniden ayağa kalkmak vardır. Her kalkışta an bir türlü sana can olup ömrüne huzur barış ve direniş taşıyamıyorsa sadece gitmek kalır sana…
Kalmayı seçersen ömründen vaz geçersin, acı bir sonu da davet bu yenilginden doğar ama gitmekle kendine bir şans daha verirsin. Belkilerin içinde bir köşede saklı umuda sarılıp yeniden ayağa kalkıp, o bir gün gelecek ebedi gidiş için. En alasından bir gülüşle yaşadığın ömre bakıp elveda deme tadını yitirmeden…
Bu hayat bize ne bir armağan ne de bir sınav odası neticede doğmuşsun bir biçimde hiç değilse kendin ol yaşa istediğince…