Bazen yaşadığım ömrün içinde hiçlikle boğuşurken aklımı yitirmekten korkuyorum.
Tezatları yaşamın dengesi bilirim ama bu bilinmişlik bile bazen en yabancı yanımda el oluveriyor. Bugün esasen Hadim-Taşkent/Konya kökenli olup uzun yıllardır Fethiye’de yaşayıp oranın hatırlı tekstil işletmelerinden Doktorun Yeri’nin 3 kardeş ortaklı canlardan biri Hatem Abim çok kereler “gel senin bahçeleri gezelim” demesine rağmen bir türlü olmadı.
Olmaz tabii Fethiye’nin hatırlı, mistik ve antik yerlerinden biri olan Kaya Köy’de sen almadık yer koyma bize 1metre kare alanı bile çok gör sonra gel senin bahçeleri gezelim…
Bugün sözünü aldım artık hal böyle olunca hadi keyfin en güzel yerinde seninle bahçeleri gezelim diye kalkıp indik ovaya…
Tabii ki özünde mevzu böyle değil. Samimi anlamda zaman ve şartlar sorunu yaşıyordum. Bugün bile arazide ürün toplama işlemi vardı. Ama diğer bir arazide işim olmasına mahsup birlikte bahçelere gittik.
Belçika’da yaşayan esasen Yunak-Konya kökenli yeni yeni köyümü yurt belleyip bağ bahçe edinen İsmail Abi ile ortak bir arazi alımı yaptığımız için parsellenecek yerin belirlenmesi nedenli buluşmamız gerekiyordu. Hep birlikte bu arazide buluştuk. Buraya kadar her şey güzeldi mi?
Yazıdaki giriş paragrafının esas ana teması bundan sonra cereyan ediyor…
İsmail Abi Brüksel-Belçika’da sahip olduğu eğlence merkezlerinden hatırı sayılır bir servete sahip bunun sağladığı imkanlardan ötürü de dünyada çok yere gitmiş yani günümüzün burjuva gezginlerinden…
Dünyada yaşanılacak en güzel yer olarak da köyümü seçmiş. Konum olarak da benim bahçenin yakını. Öncesinde olan yerime mahsus yanı olan yenice aldığım bir bahçenin bitişiğindeki yer özel nedenlerden icra kanalı ile satılacaktı. Bir yanı İsmail Ağa bir yanı ben olunca anlaşıp bahçeyi asıl sahibinin almasını sağlayıp biz günün değeri kıymetinde ondan rızası nazarında almayı doğru bulduk.
Ve bugünde bölünecek yerin belirlenmesi maksatında buluştuk. İsmail Abi dünyanın en güzel yeri burası bu köy bu coğrafya diyor. Hatem Abi de ısrarla ve inatla Fethiye! İkisinin de anayurtları değil güzel buldukları coğrafya… Sadece güzel buluyorlar…
Ben konuyu geçiştirip bahçeden çıkıp şehre inelim derdimdeyim bunlarsa orası güzel, yok burası güzel ki bu topraklar benim ömrüm emeğim çocukluğum… Essahtan çok güzel bir çoğrafya doğduğum yer… Ama mevzu özünden uzaklaşıp sıradan bir güzel çirkine dönüşme yolunda hızla ilerliyor. Biri diyor; sen Fethiye’de nereye gittin diğeri diyor her yere hem de defalarca gittim… Ben asla konuya müdavim olmak istemiyorum. Ben de öyle bir şey yok bendeki güzellik anılarımla yaşadıklarımla alakalı… Bir şehri güzel yapan orada yaşadıklarınla ilişkili… Baya bir sürüyor güzel çirkin ikileminin münazaralı hali… Derken hadin gidelim diyorum.
Evet benim köyüm her yerden çok güzel. Çünkü 4 mevsim en layıkıyla yaşanıyor ve dünyanın en güzel kirazı bu topraklarda yetişiyor bir kiraz mı ne varsa topraktan bize ulaşan her şey en leziz tadında ömrümüz oluyor… Emeksiz ekmeğin olmadığı topraklar… Hatem Abiye dönüp; sizler eşlerinizi soy sop kütük olarak hep ata yurdunuzdan aldınız. Bugün devamınız olan her kuşak içinde aynı metot uygulanmaya devam ediliyor. Sahil insanının tasvirini yaparken ahlaki manada ciddi bir erozyondan söz ediliyor. Dağ ve tarım toplumundan söz ederken de cahillikten dem vuruluyor. Sahil insanındaki ahlaki bozulmaya eş tutulan beğenmemezlik…
O zaman beğenilen sadece coğrafya oluyor… Biz kadınını kendimize layık eş bulmadığımız coğrafyaya hatıralarımızda bile yer vermeyiz. O yeri beğendiysek her şeyiyle beğenir ardında dururuz. Beğenmediysek adıyla kelimeleri ziyan etmeyiz, demedim, diyemedim.
Sustum, gülümsedim ve hadi gidelim deyip şehre döndük. Evet; Fethiye de çok güzel bir yurt ata yurdum da ki her haliyle ömrün yaşanır adı…
Her coğrafyanın güzel insanları vardır ve her yurt insanıyla güzeldir sadece coğrafyasıyla değil…
Sevgiden yana yalnızlığımı büyüten her coğrafyada bir yanım hep yarım… O yüzden güzelden çirkinden değil önce insandan ki emek öznesi olsun. Aşk da yüklemi, içi, cinsiyetsiz, ahlaksız, özünde can olan bir ömür olsun. Coğrafyası eni sonu biraz yeşillik biraz yağmur biraz da kar…
Aşksız, insansız dostsuz yerin adı bile olmasın…