Afrin’e Türkiye’nin askeri harekatı ile ilgili beklentiler devletten gelen net açıklamalar ışığında giderek artıyordu.

Ve sonunda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Afrin operasyonunun sahada fiilen başladığını söyledi. Çok geçmeden F-16’larla harekat başladı. Ama bir noktada da zaten aslında başlamıştı

Çünkü, harekat yarıçapı sadece günlerdir sınırda yapılan askeri hazırlıkla sınırlı değildi. Türkiye’nin askeri yönlendirmesi ve eğitiminden geçen ve önceki seneye göre daha iyi bir seviyede olan Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) zaten son günlerde açıkça PYD ile Afrin bölgesi içinde çatışmaya girmeye başlamıştı. Rus basınındaki haberlere göre, Afrin’in doğusundan yani Fırat Kalkanı Harekatı ile kurtarılan bölgedeki Azez ve Mare’den Özgür ÖSO güçleri Afrin’e girerek ilerlemeye başladı. Ayrıca, bir kaç gündür Azez’den de yeni ÖSO birliklerinin cepheye sevkedildiği haberleri geliyor.

Bugün sabah da ayrıca TSK, Afrin’den yapılan taciz atışlarına meşru müdafaa kapsamında topçu atışları ile anında karşılık verdiğini açıkladı. Ayrıca, Münbiç’ten de taciz olduğu ve buraya da yanıt verildiği belirtildi.

Zaten bugüne dek yapılan tüm açıklamaları ve hareketlilikleri alt alta koyduğumuzda harekatın olacağına şüphe yoktu. Ama sorunun cevabını bu kadar kolay vermek işin en kolay yanı. Asıl mesele nasıl bir harekat olacağı.

Afrin operasyonu gerekçeleri; Fırat Kalkanı ile oluşturulan güvenli hattın Afrin’in de katılımı ile devamını sağlamak, Suriye içinde devlete dek gidebilecek bir terör merkezli yapılanmanın önüne geçmek, Afrin’in özgürleşmesi, Hatay’a dek yaklaşan bir coğrafyada sınır güvenliğini sağlamak, belirleyici aktörlerden biri olarak Suriye’nin parçalanmasının önüne geçmek ve geriye ileride adım atmak olarak sadece Münbiç’i bırakmak olarak tanımlanıyor.

Suriye’de Türkmenlerin güvenliği de ayrı bir başlık olarak başından beri yakından izleniyor.

İşte şimdi tam bu noktada nasıl bir harekat olabileceği, olası kritik noktalar ve Türkiye’ye yönelik tehdit katsayılarını inceleyen bir inceleme gerekiyor. Bu noktadan hareketle;

1- TSK, gücü ve tecrübesi ile bu harekatı Afrin’de rahatlıkla icra edebilecek güçtedir. ÖSO’nun da kara harekatında kullanılması kritik öneme sahiptir. Fırat Kalkanı harekatında kazanılan tecrübelerin de şüphesiz katkısı olacaktır.

2- Her askeri harekatta iç ve dış kamuoyunu yönetmenin gerekliliğinin yanısıra bir de bu operasyonunun siyasi sonucu da olmak durumundadır. Afrin Operasyonu da yukarıda gerekçeleri bakımından anlattığımız paralelde Türkiye’nin bölgede önemli ölçüde güvenlik endişelerini giderecektir.

3- Harekat bir çok noktadan, önceden işaretlenen çok sayıda hedef ile birlikte PYD’ye ait askeri noktalar ve mühimmat merkezlerini öncelikli olarak hedef alacaktır. Hava harekatı ilk aktif net adım olacaktır. Sonrasında, topçu atışı ve zırhlı araçlar desteğinde Afrin’e yürüyüş başlayacaktır. Şüphesiz bir harekatın en önemli unsurlarından biri de hava desteğidir. Ama burada şuna dikkat etmek gerekiyor; Suriye hava sahası ile ilgili Rusya ile üst düzey temaslara rağmen Moskova yönetiminin ayak sürümesi ve Şam rejiminin Türkiye’ye yönelik uçaklarınızı vururuz tehdidi açık ve kapalı bir riski hava desteği konusunda gündeme getirmişti. Ancak son olarak; Türk F-16 uçaklarının Afrin’de bombardımana başlaması akıllara krizin ya aşıldığını ya da Türkiye’nin mutabakatı beklemeden adım attığını gösteriyor. Gelen haberler Ruslarla hava sahası konusunda anlaşıldığı yönünde. Yine de hava kuvvetlerinin akıllı mühimmatlarını da gözönünde bulundurabiliriz.

4- Afrin’da kimilerine göre 200 kimilerine göre de 300 Rus askeri var. Çekilip çekilmediklerine dair çelişkili haberler geliyor. Rus Dışişleri Bakanı Lavrov’un ‘çekilme yalanlandı ama kim yalanladı bilmiyorum’ açıklamaları da dün kafaları daha da karıştırdı. Güneye çekildiler deniliyor. Bu tamamen doğru ise Türkiye tam mutabakat sağlandı görünüyor açıkça çıkıp söylemeselerde.

5- Malum, TSK birlikleri İdlib’te Astana görüşmeleri kapsamında Gerginliği Azaltma Kontrol Gücü olarak görev yapıyor. Afrin’in hemen altındaki bu bölgede bugüne kadar üç gözlem noktası tesis edildi. Toplam 9 adet olması planlanıyor. İşte tam bu noktada oradaki askerlerimizin güvenliğinin harekat devam ederken azami sağlanması önemli.

6- ‘Savaş generallere bırakılmayacak kadar ciddi bir iştir’ diye bir söz vardır. Aslında burada generallere eleştiri veya bir küçümseme yoktur. Yani savaşı kimsenin istemediği, savaşın kan ve gözyaşı olduğu o nedenle sonuna dek sivillerin süreçleri yöneterek işin savaş bölümü sorumlusu generallere geçmemesi için çaba göstermesi gerektiğine vurgu yapar. Ama öyle zamanlar olur ki savaştan çatışmadan ilerideki istikrar adına kaçamazsınız. Türkiye de bu noktada aynı tezi savunuyor. Ancak, kendi milli menfaatlerini savunma adına çıkacağı bu yolda uluslararası camia da elinden geleni ardına koymayacaktır. Sadece açıktan değil örtülü ve kirli olarak da. Geçenlerde batı basınında çıkan bir haberde açıkça ‘Eğer bu Afrin harekatını Türkiye yaparsa iç huzuru bozulur’ diyecek kadar tehdit eder seviyeye gelmeleri dikkat çekti. Yani, size ‘içeride yine eskiden olduğu gibi gizli serviler eli ile terör saldırıları düzenlerler’ tehdidi. PKK terörünün misillemeleri de cabası. Ama emin olun hem emniyet hem de istihbarat birimleri bunun farkında ve muazzam sessiz bir mesai harcıyorlar olası terör hareketliliklerine karşı. İnanın çoğu yakalanan terör yuvasını duymuyorsunuz bile. Bu konuda da azami hassasiyet dikkat gerekiyor.

7- Ve ABD faktörü. Yani başından beri Ankara’nın en derin krizleri yaşadığı aktör. PYD’ye gönderdiği binlerce askeri malzeme ve silah dolu tırın yankıları tepkileri sürerken ABD’nin tabii ki Türkiye’ye Afrin’e girme uyarısı yapması sürpriz değil. Orada Amerikan askerleri ya da kendisine bağlı paramiliter güçlerin olup olmadığı da belli değil. Bu süreçte en ciddi problemleri yaşayacağımız merkez Washington olacaktır. Ama Barzani örneğindeki gibi Türkiye’ye sonradan kayacak ve yarayacak ilginç gelişmeler gelebilir.

8- Afrin’deki PYD varlığı Türkiye tarafından net olarak terör örgütü PKK olarak görülüyor. Bazı istihbarat raporlarında son 20 yıldır Afrin’in PKK’nın beyin takımı olarak net bir şekilde kullanıldığı ifade ediliyor.

9- Bu harekat sonuçları süreci ve etkileri açısından Fırat Kalkanı’ndan daha farklı olabilir. O dönemde DAEŞ ile mücadele için başlayan Fırat Kalkanı’nda karşı çıkan neredeyse yoktu. Bu kez bir dış orkestra olabilir. Ardarda gelecek ‘endişeliyiz’ açıklamaları da.

10-Afrin’de merkezde meskun mahal çatışmaları ve yine Fırat Kalkanından farklı olarak engebeli arazi olması ile ilgili de uzman birlikler tahsis edildi. Sivillerin canlı kalkan olarak kullanılması, Türk askerlerine terörist unsurlarca canlı bomba ve eyp saldırıları da risk faktörleri içinde değerlendiriliyor. Bu konuda da azami dikkat icap ediyor.

11- Harekatın başlaması ile güneyde Halep kuzeyde Türkiye sınırında göç dalgaları yaşanma ihtimali var.

12-Harekatın süresine gelince bunu şimdi söylemek çok zor. Çünkü; bu harekatla birlikte burada bir otorite boşluğu doğmaması adına tıpkı şu an Cerablus El Bab hattında olduğu gibi uzunca bir süre burada kalmak gerekebilir.

Bir yanıt yazın