Hatırlayın.

ABD, Astana sürecinin en başından itibaren bu süreci bozmayı, Türkiye’nin Rusya ve İran ile ortak hareketini engellemeyi bölgedeki çıkarları için en önemli hedefleri arasına koydu.

Bunu yaparken de, terör örgütüne destek vermekten bir an bile geri durmadı.

James Jeffrey’in Ocak ayındaki ziyaretinde de bu konu vardı.

RAND Corporation’un tepki çeken son raporunda da “Türkiye’yi yeniden nasıl kendi kontrolümüze alırız” sorusunun yanıtı arandı.

Çünkü Türkiye, bölgesinde bağımsız bir politika izlemeye kararlıydı. Elbette bazı konularda hatalar, eksiklikler söylenebilir. Ancak bölge merkezli bir dış politikaya adım adım ilerleniyordu.

Ta ki İdlib meselesi kaynayana kadar.

Oysa Türkiye’nin istediği siyasi çözümle beraber bir çözümdü. Çünkü orada olası bir saldırı durumu, Türkiye’ye yeni göç dalgası ve çözümsüzlük getirecekti. Oldu da…

Bu sabaha karşı Şam yönetimine bağlı güçler Türk Silahlı Kuvvetleri’ni hedef aldı. 6 şehit verdik.

Şimdi Moskova ve Şam’a sormak gerekir.

Bu saldırıyla Washington’a çok büyük iyilik yaptığınızın farkında mısınız? RAND Corporation raporunun hayata geçmesinin önünü açtığınızı, NATO’cuları cesaretlendirdiğinizin farkında mısınız?

Bence farkındalar.

Bundan sonra ne olacağı sorusuna yanıt arayacak olursak, madde madde ilk aklımıza gelen ihtimalleri söyleyelim:

– Önümüzdeki dönemde Şam yönetimi ile askeri anlamda gerileceğimiz kesin gibi. Bu saldırıları Türkiye’nin yanıtsız bırakacağını sanmıyorum.

– Rusya ile sahada karşı karşıya gelme ihtimalimizi zayıf olarak görüyorum. Ancak İdlib bölgesinin kendisine özgü karmaşık ve provokasyonlara açık yapısı nedeniyle kesin bir öngörüde bulunmak zor.

– Bölgede PKK/PYD terör örgütüyle iletişimi ve radikal örgütlenmeleri kendi dış politik çıkarları için kullanmasından dolayı ABD ile de ortak hareket zemini Türkiye’yi zora sokacaktır. ABD, destek karşılığı mutlaka Fırat’ın doğusundaki terör devletçiğinin tanınmasını dayatacaktır. Ayrıca ABD bölgede kaosun derinleşmesini, Fırat’ın doğusunu yeniden tahkim etmek için fırsat görecektir.

Özetle, bölge önümüzdeki dönemde patlamaya hazır bomba niteliğinde.  Türkiye, bu tür büyük saldırı ve provokasyonlara karşı son derece aklı selim izlediği bölge merkezli, dengeli dış politikadan vazgeçmemeli, tuzaklara gelmemeli.

Bir yanıt yazın