İlgilisi bilir. Homeland diye bir dizi var. Amerikan istihbaratını, derinlerdeki hesaplaşmayı, psikolojik operasyonları içeren bir dizi. Hazır evdeyim, izlemediğim 7’inci sezonu izleyeyim dedim. Orada bir bölümde dikkatimi çeken bir ayrıntı vardı. Bir merkezden atılan bir twit, otomatik hesaplar aracılığıyla gerçek hesaplara ulaşıyor, oradan da yayılımını sürdürüyordu. Böylece istenilen sosyal medya operasyonu başarıyla gerçekleştirilmiş oluyordu. Dizide, o operasyonun perde arkasındaki güç olarak Rus istihbaratı gösteriliyordu. Ancak Amerikan istihbaratının da gerçek yaşamda hiç masum olmadığını biliyoruz. Özellikle terör ve casusluk örgütlenmelerinin sosyal medya operasyon güçleri dikkate alındığında, küresel istihbarat ağlarının bu alanı boş bıraktığını söyleyemeyiz.
Neden boş bıraksınlar ki? Sosyal medya bu yapılanmalar için inanılmaz bir veri kaynağı oluşturuyor. İnsanların profilini çıkartabilirsiniz. Örneğin kim neye kızar, neyden nefret eder, hoşlanır, neyi sever, hangi takımı tutar, neyi giyer, yer, içer buna varıncaya kadar her şeyi büyük data denilen veri deposunda yapay zeka vasıtasıyla depolamak mümkün. Bu sayede kontrol etmek de…
Böylece ayrıştırma, kümeleme yaparak, insanların istediği “verileri”, “bilgileri” hedef odaklı servis yapabilirsin. Çünkü hangi insan grubunun neye sinir olduğunu biliyor ona göre çevresine veya bizzat kendisine mesaj gönderiyorsun. Yani mesaj/video bir şekilde iletilmek istenen kişiye ve çevresine ulaşıyor. Bizlerle, kedinin köşeye kıstırdığı fare ile oynadığı gibi oynuyorlar diyebiliriz. Elbette sadece bizlerle değil. Bir devlet, siyasi grup hedef ise onlarla da aynı şekilde oynayabiliyorsun. İstediğini engelliyor, istediğinin önünü açabiliyorsun. Bunu 19 Eylül 2019 tarihli “S.O.S.yal Medya” başlıklı yazımda aktarmıştım. (Bkz. )
Bu hedef ülkelerden biri de Türkiye. Birileri bizleri “paranoyak” olarak suçlayabilir. Bir dönem başka bir kesimin yine bizleri “Sevr Paranoyağı” şeklinde suçladığı gibi. O suçlamayı yapanlar, sonrasında FETÖ ile beraber bütün algı operasyonlarını yürütmüşler ve bu ülkenin vatansever askerlerine, siyasilerine, gazetecilerine, kanaat önderlerine kumpas kurmuşlar veya kurulmasına zemin hazırlamışlardı. İnşallah bugün bizleri “paranoyaklıkla” suçlayanlar, gelecekte benzer kumpaslara zemin hazırlamaz.
Neyse konumuza dönecek olursak, sosyal medyada hedef ülkelerden bir tanesi Türkiye. Ortadoğu ve Doğu Akdeniz enerji havzası ve ticaret yollarının kesiştiği bölgede olması, hele bir de söz dinlemeyen bir tarihinin/medeniyetinin/yapısının bulunması nedeniyle emperyalist güçlerin hedefinde olmamız kadar doğal bir şey yok. Seni bütün planlarının önündeki engel olarak görüyorlar. Bu nedenle büyük saldırı altında tutuyorlar. Bu çerçevede de sosyal medyada aklınıza gelen gelmeyen, düşünemeyeceğiniz, ağzınıza almaktan utanıp sıkılacağınız her konu suistimal ediliyor. Bir kesim insan da bu absürt mesaj ve videoları dağıtıyorlar.
İnsanlar profiline uygun olarak gelen yazı ve videoları sürekli paylaşıyorlar. Bu video ve çekimler ne zaman, nerede yapılıyor ve kimler yapıyor, iletilmek istenen mesajın arka planında ne hedefleniyor hiç düşünmüyorlar. Algılara yönelik bu operasyonda bütün bu video ve mesajlar big data ve yapay zeka desteğinde hazırlanıyor. Bunun için Homeland örneğinde verdiği gibi güçlü bir organizasyon gerekiyor.
Bu paylaşımlarda dikkat ederseniz ne ulusal bazda deprem/darbe/sınır ötesi askeri harekat/finansal saldırı, ne de dünya çapında salgın umursanmakta. Millet olmanın gerektirdiği hiçbir hassasiyet tanınmıyor. Varsa yoksa kutuplaşmaya hizmet hedefleniyor. Öylesine uydurma basit, iğrenç paylaşımlar var ki sadece nefreti, ötekileştirmeyi, ayrıştırmayı hatta düşmanlaşmayı körüklemeye çalışıldığı çok net belli oluyor.
Aynen Goebels’in “büyük yalan teorisi”ne uygun yalanlar servis ediliyor. Örneğin FETÖ militanları ve benzeri aparatlar tarafından kullanıldığı çok net belli olan bazı hesaplardan “virüsü Türkiye çıkardı” diyenler bile oldu. 5 yaşındaki çocuğa söylense inanmayacağı yalanların artık alıcıları oluşmuş durumda. “DAEŞ’ı Türkiye destekliyor” yalanı gibi…
Peki Türkiye içinde nasıl bir teknik kullanıyorlar? İsterseniz biraz da bunu deşelim:
Hazırlanan malzemelerin dağıtımı için öncelikle Türkiye ile sorunlu etnik ve dini/mezhebi vasıtalardan/aparatlardan yararlanılıyor. Yapay zeka, profilden kim PKK’ya kim FETÖ’ye yakın zaten biliyor. Bu dezenformasyon malzemeleri kurgulayanlar, bu kesimlere doğal ve gönüllü enstrüman gözüyle bakıyor. Böylece yurt içinde başlangıç dağıtımı yapılıyor. Başlangıç dağıtımının ardından bu kesimlerin kontrolündeki hesaplar ikinci dağıtım halkasını oluşturuyor. Ardından ise en büyük zaafiyet, ülkemiz için en tehlikeli olan noktamıza geliniyor. Yani siyasi fikir ayrılıkları ve ülke birliğinde hemfikir olup birbirlerine siyaseten karşıt olanların zaafiyetlerinin art niyetli bu çevrelerce kullanışlı hale gelmesi. Üçüncü ve bizler için en tehlikeli halka bu: İktidara yakın bazı kraldan daha kralcı kesimler ile siyasi karşıtlığı uçlara taşıyan bazı kesimler, bu operasyonları yürütenler için bulunmaz kaftan.
Peki ne yapıyorlar? Bir siyasi figür üzerinden nefret objesi oluşturuyorlar. Bunu yaptıktan sonra atış serbest. Fakat adamlar için esas hedef Türkiye. Ancak bunu açıktan yapamıyorlar. Çünkü Türkiye hedef alınsa, siyasi fikir ayrılıkları öne çıkan kesimler bir anda bir araya gelip, ülkemizi savunmaya başlayacak, birlik olacak. Siyasi figür seçimi bu yüzden yapılıyor. Bu değişmeyen bir yöntem.
Görünen fotoğrafa göre sosyal medya siyasetçilerinin büyük çoğunluğu maalesef “iktidarı/muhalefeti eleştirip yanlışını ortaya çıkartarak prestij kazanmak siyaseti” ile “Türkiye Cumhuriyeti’ni zayıflatmaya yönelik siyaseti”ni karıştırıyor. Böyle olunca da karşımıza, birbirine düşman derecesine bakan kesimlerin görüntüsü çıkıyor.
Türkiye’de yaklaşık 70 yıllık Batıcı tahakküm nedeniyle beyinler ezberci bir anlayış ve tutuma sokuldu. Bu durum algı operatörlerinin işini kolaylaştırıyor. Böyle giderse toplumsal kamplaşma, kutuplaşma, radikalleşmenin artması gündeme gelecektir. İnsanlar birbirinden iyice uzaklaşacak birbirini görmeyecek, duymayacak, anlamayacak kendi kapalı gruplarında konuşmaya başlayacak, birbirinden uzaklaşacak. Bu gidişle dostlar, arkadaşlar, akrabalar, hatta aile içinde dahi birliktelik zor olacak. Çünkü kaderde, tasada, kıvançta birliğimize saldırıyorlar, kutsallarımıza saldırıyorlar, yardım severliğimizle alay ediyorlar. Toplumsal birliğimizi dağıtmak ve yok etmek için uğraşıyorlar.
Unutmayın. Nasıl hayatınızda doğrularınızdan vereceğiniz bir taviz, domino etkisi yapar ve telafisi mümkün olmayan tahribat oluşturursa, şu an ülkemizin ulusal güvenliğinden, bağımsızlığından vereceğimiz bir taviz, yüzlerce yıllık tahribat oluşturacaktır.
Meşhur sözdür: “Oyun bitince Şah ve Piyon aynı kutuya konur.”
Aman dikkat diyelim…