Erbil suikastının planlayıcılarının Türk Silahlı Kuvvetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı’nın başarılı koordinesiyle etkisiz hale getirilmesi, artık bölgede Türkiye’ye yapılacak her saldırının misliyle karşılık bulacağının en önemli göstergesi. Bu sözlerim geçmişe yönelik eleştiri olarak algılanmamalı. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin gerçek evlatları tarih boyunca bağımsızlık iradesine sahipti. Ancak Cumhuriyetimizin kurucusu, ölümsüz lider Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünden sonra Türk devletinin Batı boyunduruğu altına sokulmasıyla yaşanan sıkıntılar hepimizin malumu. Bu süreçte, binlerce yıllık devlet ve medeniyet geleneği sayesinde bağımsız hamleler yaptığımız günler oldu. Kıbrıs Barış Harekatı, ASELSAN gibi dev şirketlerimizin kurulması, Çelik, Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı Harekatları bu çerçevede değerlendirilebilir. Bunlara, 1980 öncesi üslerimizin ABD’nin kullanımına kapatılması gibi hamleleri de ekleyebiliriz. Yine de güç dengesi ağırlıklı olarak aleyhimizeydi. Ancak 1990’lı yıllarla başlayan süreçte vuruşa vuruşa Batı ile ilişkilerimizi dengeleme çabaları, savunma sanayisindeki atılım, özellikle FETÖ/Gladyo unsurlarının temizliğiyle (ki tamamen bitmiş değil) iç cephenin kuvvetlenmesi Türkiye’yi daha bağımsız adım atar hale getirdi.

Son örneği S-400 alımıdır. Külhanbeyi edasıyla “Alamazsın” meydan okumaları yapan Washington yönetimi, S-400’lerin ilk partisinin gelmesiyle beraber yaşadığı hüsranı küçümseme ve çizilen karizmayı düzeltme derdinde. O kadar ki, Senatör Lindsey Graham’ı görevlendirip “Bari S-400’leri aktifleştirmeyin” diye mesaj veriyorlar. Ancak yetmeyecek. S-400’ler aktifleştirilecek. Hatta ortak üretim sürecinin bile düğmesine basıldı. 

Yine ABD’nin bölgedeki “kara gücü” PKK terör örgütü, yurt içi ve dışında hareket edemez halde. Arananlar listesindeki üst düzey militanlar tek tek etkisiz hale getiriliyor. Bunu gören teröristlerin morali de çökmüş durumda. Son 4 günde ikisi Gri listedeki 7 teröristin teslim olması bunun göstergesi. Van’da teslim olan teröristlerle yapılan ilk mülakatta anlattıkları çarpıcı. Militanlar; teröristler arasında güven sorununun olduğunu, sorumlu düzeydeki teröristlerin talimatlarının şüphe ile karşılandığını, morallerinin bozuk olduğunu, daha önceden sürekli gruplara talimat veren örgüt yöneticilerinin sesinin uzun zamandır duyulmadığını, yöneticilerin firar ettiklerine inandıklarını, bu bağlamda, teröristlerin teslim olmaları halinde işkence ve kötü muameleye uğradığı propagandalarının artık örgüt çevrelerince kabul görmediğini, örgüt mensuplarının büyük bir kısmında örgütten ayrılma ve güvenlik güçlerine teslim olma eğiliminin son dönemde arttığını itiraf etmişler. Yani örgüt artık alt tabakada çözülmenin eşiğinde. Türkiye vurdukça örgütün adeta nefesi kesiliyor. Bu çerçevede yeniden “açılım” söylemlerinin gündeme getirilmesi düşündürücü. Bütün süreçleri, atılan adımları suistimal eden, güç toplayan, şehirlere bombalar, mühimmatlar yığan örgüte adeta can simidi olacak bu söylemler, terörle mücadelemize zarar verebilir.

TERÖR ÖRGÜTÜNÜ İRAN’DA HAREKETE GEÇİRDİLER

Önemli bir ayrıntı… Örgütün İran kolunun hareketlenmesi dikkat çekici. Son gelen bilgi orada harekete geçirilen terör örgütü PKK’nın İran kolu PJAK’ın çocuk kaçırmaya başladığı ve ailelerin bu alçaklığa isyan ettiği. İran’da bulunan “İran Kürdistan’ı İnsan Hakları İzleme Örgütü” isimli Hükümet Dışı Organizasyon (NGO)’un yaptığı basın bilgilendirmesinde, terör örgütünün İran kolu PJAK’a bağlı teröristlerin birçok Kürt kökenli İranlı ailenin çocuğunu kaçırdığı ve ailelerinden yüklü miktarda fidye istediklerini açıkladı. Teröristlerin, istedikleri parayı ödeyemeyen ailelerin çocuklara işkence ettikleri ve onları vahşi bir şekilde katlettiği bilgisi de verildi. 

PJAK terör örgütünün, kaçırdıkları kişileri öldürdükten sonra tek tek aileleri ile temas kurduğu ve ailelere cenazelerin yerlerini söyledikleri belirtiliyor. Örgütün amacı, halk arasında kaos yaratmak.

Katliamlardan sonra İran içerisinde birçok kurum katliamlara tepki gösterdi. Tahran’daki kaynaklarım, İran Meclisi İnsan Hakları Komisyonu’nun bir bildiri yayımlayarak, katliamları kınadığını ve Avrupa ülkelerinin terör örgütlerine verdiği destek nedeniyle katliamlardan Avrupa’nın sorumlu olduğunu belirttiğini aktardı. Bildiride ayrıca İran Silahlı Kuvvetlerinin bu katliamlara kesin cevap vermesi istenmesine de dikkat çekildi. Bu gelişmeler üzerine İran Silahlı Kuvvetleri’nin, PJAK’a karşı özellikle İran’ın batı sınırı olan Irak’ın kuzeyindeki bölgelerdeki teröristlere geniş çaplı operasyonlar başlatabileceği belirtiliyor. 

Burada önemli olan İran’da yapılan tartışmalarda, PKK terör örgütünün her ne kadar Türkiye’de kendisini göstermiş bir terör hareketi olsa da daha sonra genişlemesi ile birlikte Irak, Suriye ve İran’ı da terörist faaliyet alanı içerisine aldığına dikkat çekilmesi. Yıllardır Türkiye’nin terörle ortak mücadele çağrılarına bazı dönemlerde sessizlikle yanıt veren İran’ın, önümüzdeki dönemde başta Türkiye olmak üzere Irak ve Suriye’ye bu terör örgütüyle ortak mücadele çağrısı yapabilme ihtimalinin belirmesi, terör örgütüne yönelik kıskacın giderek daralacağının da işareti. 

Terör örgütünün Türkiye, İran ve Irak’ta darbelenmesinden sonra kanserli tek bölge, Suriye’nin kuzeyindeki PYD terör örgütünün işgali altındaki bölge kalacak. Eğer İran samimi olursa ve Türkiye’nin Fırat’ın doğusundaki terörist yuvalarına yönelik eli kulağındaki operasyona destek verirse, ABD için artık bölgede rahat hareket edecek alan kalmayacak gibi. Özetle, ABD’nin 1995 yılı Mart ayındaki Çelik Harekatı sonrası “hizadan çıktı” diyerek çeşitli kumpaslarla hizaya soktuğu Türkiye, artık kolay kolay geri dönmeyecek bir şekilde ABD’nin hizasından çıkıp, bağımsızlık rotasına girmenin arifesinde.

Sorunlar bitmedi. İçte ve dışta Türk milletinin düşmanlarıyla mücadeleye, aynı azim ve kararlılık ile devam etmeliyiz. Ancak ülkemizin geldiği aşama görmezden gelinecek gibi değil. Evet biliyorum, çok bedel ödendi ve ödenmeye devam ediyor. İşte bu bedellerin bir daha ödenmemesi için doğruya doğru deyip, eksikleri uyarma görevimiz devam ediyor. Bunu yaparsak, özlediğimiz rotaya daha kısa zamanda ulaşmamız mümkün.

Bir yanıt yazın