Türkiye’nin terör örgütü PKK ile mücadelesi Suriye ve Irak’ın kuzeyinde, aynı zamanda da yurt içinde, geniş kapsamlı ve koordineli operasyonlar ile tam gaz devam ediyor.
Ancak bu azimli ve fedakar operasyonlara rağmen Türkiye’nin komşusu ve müttefiki bildiği ülkelerden terör örgütlerine verilen destek, maalesef aynı süratle devam ediyor!
Bu yeni bir şey mi? Tabii ki değil, ancak asıl kritik olan terörle mücadelede örgütün tamamen bitme noktasına getirildiği, peş peşe büyük darbeler vurulduğu, kilit isimlerinin saf dışı bırakıldığı bu süreçte Türkiye ne kadar bu konuda bastırırsa, aynı oranda “dost ve müttefikler” de o şiddetle, hatta daha fazlasıyla terör örgütüne “Aman pes etme!” dercesine desteklerini artırıyor.
Dün Yahya Bostan’ın Star Gazetesi’nde istihbarat kaynaklarına dayandırarak verdiği bir detay oldukça dikkat çekiciydi…
Yahya Bostan güvenilir istihbari merkezlerden aldığı bilgilerle kaleme aldığı yazısında şu ifadelere yer veriyordu;
“Bu sırada Irak’ın kuzeyinde de terör örgütü PKK unsurlarına TSK-MİT ortaklığında nokta operasyonlar yapılıyor. Bu operasyonlar çok kritik. Doğrudan örgütün tepe yöneticilerini hedef alıyor.
Aralarında Murat Karayılan, Cemil Bayık gibi isimlerin de olduğu örgütün üst düzey isimleri bu yüzden örgütün Kandil’deki gaybubet evlerine gizlenmiş. Yani dışarı çıkmıyorlar.
Örgütün bu evleri Kandil’de ve İran sınırları içerisinde yer alıyor. Kimi ağır hasta örgüt yöneticilerinin tedavisini bile bu evlerde yaptırdığı söyleniyor.”
Bu satırlar oldukça dikkat çekici… Türkiye Pençe 1-2-3 harekatlarını Kuzey Irak’ta gerçekleştirdiği sırada İran’a o kadar güvenmişti ki, birlikte operasyon yapılabileceğini bile ifade etmişti.
İran’a o kadar güvenmişti ki, Astana sürecinde Suriye’de huzur ve güvenin sağlanması için Rusya ile birlikte üçlü bir masa kurulmuştu.
Amerika’nın ambargolarına karşı tüm dünyada İran’ın yanında duran sayılı ülkelerden biri olmuştu.
Ama Yahya Bostan’ın yazısındaki satırlardan anlıyoruz ki, bunun karşılığı PKK terör örgütünün elebaşlarının İran sınırları içinde ikameti olarak geri dönmüş!
İran istese sınırları içinde güvenlik anlamında kuş uçurmaz! Peki bu onlar için ya da bizim için yeni mi veya şaşırtıcı mı, tabii ki hayır!
1990’ların sonunda terör örgütü liderlerinin Urumiye civarında hastanede yaralı olduğu bilgisini veren Türk makamlarına karşı, İran önce “Beraber hareket edelim” demiş sonra da onların oradan kaçışına göz yummuştu!..
Buna benzer örneklerin sayısını artırabiliriz. Buradan şöyle bir sonuca varmak mümkün, bu da; bir tarafta Amerika’nın, öbür tarafta Rusya’nın Suriye’de yapılan mutabakatlara rağmen bu bölgede PYD/YPG terör örgütlerine verdiği destek de hatırlandığında İran’ın da diğerlerinden farklı bir şey yapmadığı, tıpkı Avrupa ülkelerinin yaptığı gibi…
Bunlar bize şunu öğretiyor; Türkiye terörle mücadelesinde yalnızdır!
O nedenle de bu yalnızlığı kendi içimizde temelsiz, anlamsız ve boş tartışmalarla daha da kavgaya dönüştürmek yerine, akıllıca olan meseleye mili ve tek bir gözle bakabilmektir.
Bunun şu parti, bu partisi olmaz, bir taraf vardır; o da Türkiye’dir!