BAZEN aslında meseleler ve dönen oyunlar gözümüzün önünden olanca açıklığıyla akıp gidiyor.
Kendimizi içeride nefret dolu iç kavgalarımıza o kadar çok kaptırmışız ki; dış dünyada çevremizdeki krizlerde aslında meselenin “biz”, yani bu büyük ülke olduğu gerçeğini atlıyoruz.
Son olarak hem Katar krizi, hem de Kıbrıs görüşmelerinin satır araları buna en güzel örnekler oldu.
Buna bir de Irak’ta yaşananları da eklersek kısacası meselenin Türkiye’nin aleyhinde bir eksen çalışması olduğunu görürüz.
Nasıl mı? Gelin kısa bir yakın tarih turuna çıkalım.
KIBRIS’TA DERTLERİ TÜRK ASKERİ
İlki Kıbrıs müzakerelerinde yaşananlar. Malumunuz; Birleşmiş Milletler ev sahipliğinde İsviçre’de yapılan Kıbrıs görüşmeleri adadaki Türk ve Rum tarafları ile garantör ülkeler Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’nin katılımı ile gerçekleşti.
Konu sonunda döndü dolaştı ve işi çözüm adına oldu bittiye getirme adına Türk askerine kilitlendi. Çözüm için önce ‘Türk askeri çekilmeli’ dendi. Adada sanki hiç İngiliz askeri yokmuş gibi.
PEKİ İNGİLİZLER?
Görüşmelerde İngilizler yarım ağızla haklarından bir bölümünden feragat edeceği gibi ifadeleri mırıldansa da açıkça ve resmi olarak bir ‘tamamen ben de giderim’ diye bir çıkışta bulunmadı.
Enosis’in hayali ile yanıp tutuşan aşırı milliyetçi Rumların zamanında yaptıklarını hatırlayınca Türk askerinin Kıbrıs’tan çekilmesinin orayı Bosna’dan beter hale getirebileceği riski ortada iken Türk askeri ile ilgili talebin Batı dünyasından koro halinde birinci öncelik diye gelmesi sizce nasıl açıklanabilir?
Ya da 3 bin askeri ile Ağrotur ve Dikelya adlı tüm bölgeyi dinlemeler dahil kontrol altında tutan ve sadece jeostratejik menfaati için orada bulunan İngilizlere neden Türkiye’ye yaptığı kadar baskı kurulmaz?
Orada korunacak İngilizler yok ki; Türkler var. Mesele o nedenle burada başka. Yani Türkiye’nin adadan oldu bittiyle geri dönememek üzere gönderilmesi…
Yerine de uluslararası bir gücün gelmesi. Uluslararası güç demişken Hollandalı askerlerin Srebrenitsa’daki basiretsizliği nedeni ile gerçekleşen katliamı kimse unutmadı.
Yeri gelmişken hatırlatalım; Rumlardan bazı gruplar bile zamanında adaya kiralarını ödemiyorlar diye İngilizlerim gitmesini istemişti. Fakat Batı dünyası hala varsa yoksa Türk askeri ile uğraşıyor. Sözün özü; Resim gayet net.
KATAR TİYATROSU
Bir diğer konu Katar krizi. Bildiğiniz gibi; Suudi Arabistan ve beraberindeki 6 ülke geçtiğimiz ay aşırı dinci gruplara destek ve İran’la ilişkileri nedeniyle Katar’la diplomatik ilişkilerini kesme kararı almıştı. Ardından da; krizin çözümüne ilişkin 13 maddelik talepler listesi sunulmuştu.
Katar talep listesini egemenliği kısıtlayan maddeler nedeniyle reddetmişti. Arap ülkelerinin taleplerinden biri de Katar’daki Türk Üssü’nün kapatılması olmuştu. Bu da aynı Kıbrıs’tan ‘Türk askeri çekilsin’ talebi kadar kirli bir siyasetin hesabı.
Düşünsenize; Türk üssü kapatılsın diyen bu ülkeler; nedense 10 bin Amerikan askerinin bulunduğu 120 uçaklık Katar’daki dev ABD üssü ile ilgili sesini çıkaramıyor.
Ayrıca; Katar halkına gıda ambargosu uygulanmasına karşı çıkan Türkiye’nin verdiği insani desteği protesto eden bu Arap ülkeleri Katar’a hem de tam da krizin ortasında 12 milyar dolarlık savaş uçağı ve silah satan ABD’ye çıtını çıkaramıyor. Tablo nasıl açık değil mi?
İnşallah Katar Ortadoğu’nun kaygan zemininde Türkiye’nin yanında duran bu net duruşunu bozmaz.
VE IRAK
Gelelim Irak’a. Kuzey Irak’ta Musul yakınlarındaki Başika Türk Askeri Üssü’nün derhal boşaltılmasını isteyen Bağdat yönetimi, ülkesinde parçalanmış yapıda cirit atan tüm gruplara, oluşumlara neden bir şey demez?
Hele hele Türkiye’nin burada açıkça işgal değil PKK terörüne karşı kendi iç güvenlik endişeleri için bulunduğu düşünülürse.
Şimdi endişem 67 vatan evladını şehit verdiğimiz Suriye. Burada da bir süre sonra oklar Türkiye’ye yönelebilir. DEAŞ terörünü sonlandırmak ve bölgede PYD merkezli yeni oluşumlara izin vermemek için fedakarca bir güvenli bölge oluşturan Türkiye’ye bir süre sonra, ‘Yeter artık. Türkiye buralarda çıksın’ diye çıkışlar olursa şaşırmayın. Çünkü dertleri Suriye değil; Bir şekilde Ankara’nın oyundan çıkarılması.
Diyoruz ya; mesele Türkiye. Burada ne mi yapmamız gerekiyor? Sadece milli konularda birlikte olabilmek. İçeride iç kavgalarımızla biz birbirimizi tüketirken bakın dışarıda durum ne kadar kötü.
Onların meselesi Türkiye ise, bizim de meselemiz Türkiye! Bu güzel ülkeye hepimizin görüşü ne olursa olsun sahip çıkalım. İçerideki hainler de dışarıdaki bu ‘mesele Türkiye eksencileri de’ o zaman inanın ağızlarını açmaya cesaret edemez.
En güzel günler Türkiye’nin olsun…