Artık neredeyse her gün bitmek tükenmek bilmeyen ve hepsi birbirinden kötü haberleri görmekten hepimiz yorulduk, bıktık, usandık.

Her gün Covid-19 pandemisinde dünyada birbirinden acıklı tablolarla karşılaşıyoruz. Pandeminin birinci döneminden sonra ikinci dalga gelir mi derken, ikinci dalga birinciden çok daha sert ve çok daha geniş bir eksende yürüyor.

Maalesef ülkemiz hastalıkla ilgili vakaya dair rakamlarda Avrupa birincisi ve dünyada da ilk dörtte. Alınan tedbirler, kısıtlamalar ve daha benzeri nice adım süreci hafifletmek yerine giderek daha dramatik hale getiriyor.

Herkes gerçekten bıktı usandı. Şimdi bu haberlerin arasına sıkışan çok daha can sıkıcı gelişmeleri de okuyoruz. Yıllardır strateji teorilerinde 3. Dünya Savaşı’nın çıkıp çıkmayacağı tartışılır. Ama galiba garip bazı sinyaller yavaş yavaş gözümüzün önüne gelmeye başladı.

Bugün siz değerli okuyucularımıza işin bu tarafını da anlatmaya çalışacağım.

Malumunuz; Dünyayı neredeyse bir yıldır sarsan koronavirüs veya covid-19 salgın hastalığının yarattığı tablo ortada. Ölümler, hastalıklar, ekonomik sıkıntılar, belirsizlikler, ümitsizlikler ve her geçen gün ortaya yeni çıkan kaotik durumlar tüm dünyayı bu sarmalın içinde boğulma noktasına getirdi. Evet; şimdi ardarda aşılar çıkıyor, her gün yeni gelişmeler konuşuluyor. Ancak öte yandan da virüsün pandeminin ikinci döneminde yayılma hızı artık kontrolden çıkmış durumda.

Yine de ben yüzyılda bir insanlığın karşılaştığı türden bu belalı sürecin aşı ve virüs zayıflaması dahil bazı muhtemel gelişmelerle beş altı ay içinde belli bir çizgiye düşeceği kanaatindeyim. Tabii bu siyasi okumaya dayalı şahsi tahminim.

Ancak hala ortada kocaman bir soru var; Bu virüs, insan yapımı mı yoksa doğal yollarla mı ortaya çıktı. Bunu zaman gösterecek.

Normalde çok karamsar olmam. Ama bu kez kafamı kurcalayan aynı paralelde başka birşey var.

ESRARENGİZ İŞLER

Bana kalırsa, covid-19 adlı bu virüsün yol açtığı global türbülans, insanların, ülkelerin düştüğü çaresizlik şüphesiz ki bazı mihrakları ve güç odaklarını, ‘bir virüsle neler yapabilecekleri’ konusunda iştahlandıracak.

Dünyayı nasıl sömürecekleri konusunda motive edecek.

Bu sebeple, bundan sonra, o yıllardır hep konuşulan biyolojik savaşlar artık teknolojinin de geldiği noktayla kontrolden çıkabilecek bir noktaya ulaşabilir.

İNSANLIK KENDİNE SALDIRIYOR

Birkaç yıldır mikrodalga bazlı manyetik dalgaların mermi gibi kullanıldığı gizli silahların bazı toplu yaşam alanlarında denendiği iddiası zaten var.

Bu silahların denendiği iddia edilen Çin, Rusya ve diğer birkaç bir ülkede bu dalgalara maruz kalan insanların burun kanaması, hafıza kaybı, baş ağrısı, sersemlik gibi şikayetlerinin olduğu iddia ediliyor.

Tabii ki bu tür silah ların denendiği ve yabancı diplomatların hedef alındığı yönündeki iddiaları Rusya ve Çin net bir dille yalanlıyor.

Geçenlerde Amerikan Genelkurmay Başkanı Mark Milley’in açıklamaları bu çerçevede oldukça tedirgin edici.

Yani bu koronavirüs belasının yarattığı tablonun ileride kötü niyetli ülkeler ve terör gruplarınca nasıl kullanılabileceğine dair ABD de bile bir derin endişe oluşmuş durumda.

ŞİFRELER NE SÖYLÜYOR?

Hatta açıklamaların gizli şifrelerine bakılırsa şimdiden ABD bu konuda tedbirli olunmasını bile tavsiye ediyor.

Bu tavsiye varsa bilin ki zaten onlar şimdiden hazırlık yapmaya bile başlamış durumdadır.

Teknoloji hayatı daha kolaylaştıracak dünyayı daha güzelleştirecek ve koruyacak derken, insanlık bu teknoloji ile kendi sonunu hazırlayacak gibi. Yarattığı ölümcül virüslerle kendi soyuna saldırmaya hazırlanıyor.

Bakın Amerikan Genelkurmay Başkanı tırnak içinde neler söylüyor.

“Bu virüs (Kovid-19) veya başka bir tip virüs biyolojik bir sistem olarak kötü emeller için kullanılabilir mi? Elbette ki evet. Bu olabilir ve bu bir kaygıdır.
Ulus devletler zaten böyle bir kabiliyet geliştirme kapasitesine sahip. Asıl daha büyük kaygı ise bir terör örgütünün veya sorumlu aktör gibi davranmayan birilerinin bunu kullanmasıdır. Bu çok büyük bir kaygıdır. Ayrıca, elinde hiç silah olmayan örgütlerin biyolojik silahlar geliştirip bunları kullanmalarını ve korkunç bir yıkıma neden olmalarını hayal etmek hiç de zor değil. Henüz örgütlerin elinde böyle bir şey yok ancak bu bir ihtimal. Böyle bir kabiliyete müdahale etmek ve onu yok etmek bakımından tedbirli olmamız gerekir. Ama aynı zamanda devam eden salgından da ders almamız gerekir ve bunları kendimizi savunmak için kullanmalıyız. Dolayısıyla gelecekte kişisel koruma malzemelerimizin, böyle bir durum söz konusu olduğuna müdahale edecek ekiplerimizin hazır olmasını temin etmemiz, böyle bir biyolojik saldırının etkisini azaltmak için kendimize uygulayacağımız protokol ve prosedürleri hazır etmemiz gerekir.”

Amerikalı yetkilinin açıklamalarını arzu ederseniz şimdi bir kez daha sonuna kadar lütfen okuyun.

Satır aralarında yukarıda naçizane anlatmaya çalıştığımız şifreler ve korkuları kendini gösterecek.

Takdir sizlerin.

Sağlıklı günler…

YAZININ ORİJİNAL METNİNE ULAŞMAK İÇİN TIKLAYINIZ…

Bir yanıt yazın