20 yıl önce hepimizi büyük acılara boğan 17 Ağustos Marmara Depremi’nin yarın yıldönümü. O günden bugüne acılarımız hala taze. Hala canlı.

Ama hala samimiyetle konuşmamız gereken ve kendimizi eleştirmemiz gereken ciddi meseleler var.

Çünkü tehlike hala canlı ve hatalarımız, vurdumduymazlıklarımız ve samimiyetsizliklerimiz ise maalesef aynı.

1999’un 17 Ağustos’unda o gece merkez üssü Kocaeli’nin Gölcük ilçesi olan saat 03.02’de yaklaşık 45 saniye süren 7.4 büyüklüğünde korkunç bir deprem yaşandı.

Kocaeli, Gölcük, Düzce, Sakarya, İstanbul ve Yalova ağırlıklı olmak üzere korkunç bir can ve mal kaybı meydana geldi. Şehirler yıkıldı. Kimilerine göre 20 bin ama o günkü resmi verilere göre 17 bin 480 kişi hayatını kaybetti ve on binler yaralandı. İnsanlar sevdiklerini toprağa verdi.

Marmara Depremi’nden en çok etkilenen Kocaeli’de tablo şöyleydi; 9 bin 477 kişi yaşamını yitirdi, 9 bin 881 kişi yaralandı.

Resmi raporlara göre; Depremde, 35 bin 180 konut, 5 bin 770 iş yeri yıkıldı veya ağır hasar gördü. 40 bin 757 konut, 6 bin 57 iş yeri orta, 45 bin 86 konut ve 6 bin 128 iş yeri de hafif hasarlı olarak tespit edildi.

Ardından inşaat imar yasalarından ilgili kanunlara dek bir çok sert düzenlemeye gidildi. Karton gibi yıkılan yapıların çürüklüğü gündeme geldi. Artık olmayacak denildi.

Ama bugün gelinen noktada bir arpa boyu yol gittik.

Hala çöken binalar, istinat duvarları, göçen yollar her gün haberlerde. Bina sağlamlıklarını kontrolde yetkilendirilmiş Yeminli Müşavirlik Bürolarından sahtekarlıktan o kadar çok kapanan var ki.

Ve öte yanda da sanki bize ‘artık aklınızı başınıza alın’ mesajı gibi çok sıklıkla gelen Türkiye’nin dört köşesinden insanları tedirgin eden deprem haberleri.

Bugün bizim Sevgili Cengiz Er’in sahibi olduğu SüperHaber’de arkadaşların bir haberi çok dikkatimi çekti. SuperHaber muhabiri Kadir Sarıkaya, bu konuda önemli uzmanlardan Dr. Oğuz Gündoğdu ile konuştu.

Gündoğdu, Marmara’nın müthiş bir hareketlilik içinde olduğunu ifade ederek, “İki deprem birden bekliyoruz. Depremin büyüklüğü 7.5’ten az olmayacak. Vaktimiz kalmadı, acilen hazırlıklarımızı tamamlayıp, tedbirlerimizi almalıyız” ifadelerini kullandı.

E uzmanlar bunu derken biz, ‘depreme ne kadar hazırız’ diye ciddi bir sorgulama yapacakken, basında programlarda her depremden sonra uzmanlara, ‘Acaba bu deprem İstanbul’u etkiler mi?’ diye ciddiyetten uzak sorular soruyoruz. Sanki diğer yerler önemli değil gibi. Ege’de Güneydoğu’da geçen faylar da çok riskli değil mi.

Allah Korusun diyoruz. Demek zorundayız. Tek sığınacağımız. Ama şunu da unutmayalım; Evet Allah korusun ama önce Allah’ın verdiği aklı kullanarak kendimizi korumayı da, gerekenleri yapmayı öğrenmeyi de becermemiz, düşünmemiz lazım.

Yoksa sadece söyleyerek en büyük samimiyetsizliği yapmış oluruz.

Sağlıcakla kalın….

Bir yanıt yazın