AFRİN Zeytin Dalı Harekatı, hem sahada hem de askeri alanda, bugüne dek eşi benzeri görülmemiş bir sivil-asker işbirliği, desteğinde büyük bir başarıyla 58 günde tamamlandı.

18 Mart sabah 08.30’da Afrin kent merkezi kontrol altına alındı.

Şimdi de sıra, en büyük risk olan meskun mahallerde teröristlerin kaçarken kurduğu tuzaklı patlayıcıların imha edilmesinde. Ve tabii ki bölge halkının Türkiye olarak bir kez daha yanında olduğumuzu toplumsal proje ve desteklerle göstermekte… Ki bunun en iyi şekilde yapılmaya başlandığına emin olabilirsiniz.

Türkiye’nin kendi sınırlarının güvenliği ve geleceğinde ne derece önemli olduğu zamanla daha da iyi anlaşılacak bu harekatta şehitlerimizin aziz hatıraları önünde saygı ve sonsuz bir minnetle eğiliyoruz.

Ve şurası da bir gerçek ki; bu süreçte dozer-kepçe operatöründen, Afad çalışanlarına; yemek hazırlayan aşçılardan, Kızılay’a; MİT’ten, Karayollarına, Sağlık Bakanlığına, er ve uzman çavuşlardan, polislerimize; subay ve astsubaylarımıza, valiler, kaymakamlardan, komutanlar ve Cumhurbaşkanına dek herkes elele verdi. Tüm dünyaya bu milleti hiçbir şeyin yıkamayacağını ve aksine yaşadığı iç kamplaşmalara rağmen el ele verdiğinde neler yapabileceğini gösterdi.

HABERTÜRK’E TEŞEKKÜR

Bugün Suriye’den yeni döndük. Bu dönemde Habertürk televizyonu yöneticileri, İstanbul-Ankara ekipleri ile müthiş bir performans gösterdi.

Dün de Habertürk Televizyonu Genel Müdürü Veyis Ateş ile birlikte Suriye tarafına geçip oradan çok anlamlı bir yayın yaptık.

Veyis tüm gün boyunca harekatın olduğu her yeri adım adım dolaştı. Bu işin Ankara’da İstanbul’da oturup ahkam kesmekle yapılmayacağını, ne olduğunu anlamak için bizzat yerine gidilmesi gerektiğini gösterdi.

TRT HABER

Bunu, Yaşar Taşkın Koç başkanlığında Yahya Bostan, Mehmet Yeşilkayayönetimindeki TRT Haber’de Fuat Kozluklu da yaptı. O da harekat boyunca hep sıcak haberin içinde oldu.

Fuat’ı hangimiz unuttuk ki; o, zamanında Kosova’dan Balkanlar’dan yaptığı canlı yayınlarla…

Ben Veyis ve Fuat ile bu süreçte çok yakın mesai yaptığım için bizzat tanık olduğumdan bu cümleleri yazmayı bir vicdan meselesi bildim.

Ama şüphesiz adını anamadığım, ama haklarını bu şekilde teslim etmemiz gereken arkadaşlar olduğuna da bir o kadar eminim. Mesela TRT World ve Fatih Er. Uluslararası alanda çok iyiydi. Ama ben genelde bahsedemediklerimden diğer kurumlardaki arkadaşlardan da af diliyorum.

Yalnız; haberciliği gerçekten özlemişiz.

Dün akşam da Suriye Çobanbey’deki AFAD Merkezinde Başkan Mehmet Güllüoğlu ve Kızılay Genel Müdürü İbrahim Altan ile harika bir yayın gerçekleştirdik. İki kurum da bölgede tahminden çok öte işlere imza atıyorlar.

ONLARI UNUTMAYALIM

Ama işte bu noktada birilerinin daha hakkını vermek lazım. Orada iki aydır sizlere yaşananları bizzat sahadan gece gündüz demeden aktaran gazeteci haberci arkadaşlarımızın.

BÖLGEDEKİ HABERCİLER

Habertürk’ten Murat Karataş ve Osman Girgin ile kameraman arkadaşların oradan aktardıkları bilgileri düşününce aslında biz yorumcular olarak fazla farklı birşey söylemedik. Harekat boyunca 4-5 kez ben de bölgeye geldim. Ama, onlar hep oradaydılar. Aylarca evlerinden uzak. Tıpkı diğer basın kuruluşlarından arkadaşları gibi. Bu dönemde bölgeden sıcak haberi aktaran her tür riski alarak habercilik yapan bu süreçteki her basın kurumundan her arkadaşa aslında kamuoyu olarak bir teşekkür borcumuz var.

OBJEKTİF, MİLLİ VE VİCDANLI

Bu çerçevede objektif ama milli, doğru ve vicdanlı haber veren bu arkadaşlara yöneticileri de herhalde artık bir ‘jest’ yapar. Basında en zor şey bu “jest” meselesi olduğu için yapılsın diye algı amaçlı bunu yazdığımı özellikle itiraf edeyim:)

Biz genelde artık her şeye saldırmayı, kırmayı, dökmeyi ya da hep kötüleri söylemeyi neredeyse bir alışkanlık haline getirdiğimiz için iyi yapılanları görmezden gelir olduk.

Bunu Batılı yapıyor ve karşılıklı motivasyonla verimlilik artıyor. Biz ise “eğer bizden değilse, ne olursa olsun her şeyi yerden yere vuralım ve destekleyen olursa da buna ‘yalakalık’ diyelim ve saldıralım” modundayız.

O BABALAR GİBİ OLDUK

Bir zamanlar, bazı babaların çocuğunu büyütürken, “Bir kere bile kucağıma almadan öpmeden sevmeden büyüttüm onu, bu çok önemli” demeyi bir marifet sayması gibi.

Eleştirilenler de eğer eleştiri saygılı olursa saygı duymayı öğrenecek, eleştirenler de eğer ortada iyi bir şey varsa ona iyi demeyi öğrenecek. İnanın bundan sonrası daha kolay.

En güzel günler ülkemizin olsun.

Bir yanıt yazın