Önce dün akşam saatlerinde ajanslara düşen haberi aynen aktaralım:

‘Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani, bağımsızlık referandumunun ardından Irak merkezi hükümetiyle gerilen ilişkilerin düzeltilmesi amacı ile Irak Cumhurbaşkanı Yardımcıları Iyad Allavi ve Usame Nuceyfi ile Süleymaniye’de bir araya geldi.

Barzani’nin ofisinden yapılan açıklamada toplantıda, “Irak’taki gergin atmosferin yatıştırılması için taraflar arası görüşmelerin başlaması, IKBY yönelik yaptırımların ivedilikle kaldırılarak Bağdat ve Erbil ekseninde toplantıların başlaması” üzerinde mutabakata vardığı belirtildi.

Şimdi bu noktada hepimizin aklına, ‘Ya bu Irak bağımsızlık referandumu sonrası Türkiye ile birlikte en sert tepkiyi gösteren ve bunu Barzani’nin yanına bırakmayacağız’ diyen Irak değil miydi diye sormak geliyor.

Hatta bu Irak ile güvenip bir de sınırda ortak gözdağı amaçlı askeri tatbikat yapmadık mı sorusu da insanın aklına takılıyor.

İşte tam bu noktada; tecrübeli ve sakin ama milli bir gözle bir analiz yapmak gerekiyor.

Hep dediğimiz gibi Türkiye’den daha önemlisi yok. Ve bu bölgede de kimseye güvenmemek gerektiğini, herkesin bizim kadar samimi olmadığını, perde arkasında kırk tane dolap döndüğünü defalarca tecrübe ettik. Ama duygusallıktan önce resmi mercek altına almak şart.

Şimdi buradan hareketle karşımızdaki bu resime bir bakalım;

1- Barzani ile görüşen Irak Cumhurbaşkanlığı ile Ankara’nın Barzani’ye karşı işbirliği içinde olduğu Merkezi Bağdat Hükümeti arasında bir koordinesizlik olabilir.

2- Ya da umursamadan birbirlerine ters hareket ediyorlar.

3- Belki de İbadi Hükümeti bu konuda Türkiye’ye yakın bir politika izlediğini ve Irak Cumhurbaşkanı Yardımcılarının Barzani ile yaptığı görüşmeyi kabul etmeyeceğini söyleyecek.

4- Zaten bu koordineli ve İbadi’nin bilgisi dahilinde mutabık kalınan bir görüşme ise o zaman Türkiye’nin güvenini sarsacak daha vahim bir durum ortaya çıkacak.

5- Yoksa da aslında ayrı bir sıkıntı. Yani Irak Cumhurbaşkanlığı ve hükümeti arasında bir kriz varsa; Türkiye Barzani’ye karşı izlenecek politikalar konusunda bölünmüş bir Bağdat ile ne kadar yürüyebilir ki? O açıdan siyasetimizi oluştururken herhangi bir ebediyyen güveneceğimiz ortağımız olamayacağını unutmamalıyız.

Kısacası bu Irak meselesinde referandum tarihi olan 25 Eylül’ün üzerinden daha iki hafta geçmeden ortalık öyle de böyle de karışmaya başladı.

E zaten Türkiye haricinde Barzani’ye referandum konusunda samimi ‘sert’ uyarılar yapılsa, Barzani bir yerlere güvenmese bu referandumu yapabilir miydi? Sadece İsrail’le bu olacak iş miydi?

Bu bölge dünyanın en kaygan yerlerinden biridir. Bu nedenle bizim herkesten daha dikkatli olmamız gerekiyor…

Irak, Suriye veya daha başka ilişkilerde her an her tür kaygan zeminle ve ülkelerin kaypak politikaları ile karşılaşmaya artık şaşırmamak lazım. Daha karşımıza neler çıkacak kimbilir…

Her durumda, duygusallıkla değil akılla, fevri ve aceleci değil sakin ve herşeyi hesaplayan milli menfaatler merkezli bir yaklaşımla karşılaştığımız sorunları rahatlıkla çözebiliriz..

Biz bu arada ne yapıyoruz; kimsenin kimseye katlanamadığı bir ortamda, milli meselelerde yeter ki karşımdaki kaybetsin de gerekirse ülke kaybetsin kafası ile birbirimizi yiyoruz.

Zaten yeteri kadar ihanete uğramış bu devlet, bu millete yazık. En azından milli meselelerde bir olalım. Birbirimize saygı gösterelim. Dinleyelim. Elele en azından bir süre yürüyelim. Kavgaları sonra içimizde ederiz, sorunları hallettikten sonra.

En güzel günler ülkemizin olsun.

Bir yanıt yazın