ÜLKEDE hepimiz sinirli, hepimiz tahammülsüz olduk.

Kimse birbirinin ne dediğine, ne de yaptığına katlanabiliyor. Israr eden olursa da kıyamet kopuyor.

Konuşmayı, uzlaşmayı ve bir çözüm bulmayı bırakın, “Bu adam ne diyor, bir dinleyelim, belki dikkate alınması gereken bir şeyler söylüyor” diye birbirimize kulak vermeyi bile unutur olduk. Aşırı bir politizasyon ve siyasi kamplaşma iliklerimize kadar işledi.

Bu güzel ülkeyi elele beraber ileriye taşımak varken bu karşılıklı nefret niye?

HİÇ Mİ SORUMLULUĞUMUZ YOK?

Hiçbirimizin mi gelecek nesillere güzel günler bırakma adına bir sorumluluğu yok?

Bunu gündeme getirdiğinizde, anında; “Onu bize değil diğerlerine söyle” diye çıkışanlar da cabası…

Aslında çok yorulduk. Ama yorulup bırakırsak yine olan ülkeye olur. Sonuna dek ortak vatan paydasında buluşabileceğimiz günleri görene dek çağrılarımıza devam edeceğiz.

SAKİNCE

Birbirimizden nefret edebiliriz ama en azından karşılıklı saygıyı kaybetmeden nefret ve kamplaşmaya döndürmeden birbirimizi dinlemeyi öğrenebiliriz.

Bu kadar vatan hainliğini yaşayan bu güzelim ülkede bu birlik beraberliğin en azından temel milli menfaatlerde sağlanması çok mu zor? Ülkemizin yaşadığı zorluklar hepimizin malumu değil mi?

Dedik ya; her gün bir yerlerde kavga dövüş. Bunun üzerine halka örnek olması gereken siyaset ve devlet de bu sinir halini daha ateşleyen bir görüntü verince halk da hepten geriliyor.

EN AZINDAN SİYASET, DEVLET ÖRNEK OLMALI

En azından yerleşik protokol kuralları ve resmi otoritenin sistematiğinin hukuk ve kanunla oluşturulması şart ki bari ortalık yerde tatsız görüntüler oluşmasın.

Son olarak Ordu’da yaşanan ve herkesin “Artık devlette bu kadarı da olmaz!” dediği olay…

Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş’un Ordu Aybastı’daki şenliklerde protokoldeki arbedenin ortasında kalıp ezilme tehlikesi atlatması. Ardından töreni terk etmek zorunda kalması.

Mesele de; Ordu Büyükşehir Belediyesi zabıtasının, İl Emniyet Müdürü Suat Çelik’in protokole oturmasına izin vermemesi. Sonrasında bakanın da kendini zor kurtardığı bir koca kavga.

Protokole oturmasına zabıtalarca izin verilmeyince polislerce müdahale edilen bir emniyet müdürü. Yazıktır ya! Sanki düşman ülkenin adamları ile kavgadan bahsediyoruz. Zabıta polise saldırıyor, polis karşı koyuyor ve emniyet müdürünü koruyor. Yumruklar havada uçuşuyor. Jandarma Komando bile devreye giriyor. Vallahi insanın içi acıyor.

DAHA BETERLERİ OLABİLİR UYARISI

Şimdi size bu olaydan yola çıkarak asıl haberinizin olmadığı meseleyi anlatayım. Eğer tedbir alınmaz ve bir genel düzen sağlanmaz ise Ordu’daki olayı bile çok ararız.

Halen aktif ve önemli bir konumda bir yetkili, il ve ilçelerde her tür tören, faaliyet açılış vb. aktivitelerin her birinin potansiyel kriz olduğu uyarısını yapınca ‘Nasıl yani?’ diye sorduk.

Başladı anlatmaya;

“Malumunuz, Ramazan Ayı’ndan bu yana iftarlarımız sahurlarımız oldu. Sonrasında da havalar iyiyken törenler, açılışlar hemen hemen her gün Türkiye’nin dört yanında devam ediyor. Ama inanın bunların çoğunda çeşitli ölçeklerde bir itiş kakış bir tartışma yaşanıyor.

Hepsi de “En önde sen, ben oturacağım” tartışması. Ya da gelen bakanın ya da üst düzey kim varsa yanına masasına oturma kavgası. O kadar şikayet geliyor ki, herkes birbirine ‘Seni şöyle yaptıracağım, böyle süründüreceğim’ diye tehditler savuruyor.

Bunlar herkesin gözü önünde oluyor. Siyasi parti il, ilçe başkanlarından ‘Ben Cumhurbaşkanını temsil ediyorum siz kimsiniz!’ diye valilere bile çıkışanlar gördük.

Herhalde Cumhurbaşkanımız bunları duysa gerekeni yapar.

Geçenlerde bir toplantıda; “Bayramlarda protokol sırası değişsin, ben ortada olayım vali yanımda olsun” diye çıkışan yerel siyasetçi bile çıktı.

Bir çok yerde, Belediye Başkanları valilerle, valiler başkaları ile, il ilçe devlet yöneticileri yerel siyasetçilerle açıktan ya da örtülü kavga halinde.

Gücü yeten yetene ‘Seni Ankara’dan bitiririm’ diye tehditler savuruyor. O kadar çok şikayet var ki. Sizden ricam gördüklerinize iletin. Eğer Ankara’da kendisine böyle şikayetler gelen varsa bir karar almadan oradan en üç ayrı kişiyi dinlesin. Devletin ve çalışanlarının saygınlığının liyakat esasına göre korunması çok ama çok önemli.”

Durum bu. Gerçekten üzücü. Umarız Ordu’daki gibi bu saçma sapan olaylar bir daha yaşanmaz.

Güzel günler ülkemizin olsun…

Bir yanıt yazın