Yeni anayasa paketine dair kamuoyunun iknası yönünde karşılıklı yoğun kampanya başladı.

Süreç çok sert geçeceğe benziyor. Bu dönemi inşallah önümüzdeki bizi bekleyen zorlukları unutmadan, hep birlikte el ele atlatırız.

Ülkemizdeki toplumsal kamplaşma ve karşılıklı nefretin daha da tırmanmayacağını ümit edelim.

Ancak, Nisan’da yapılacak referandum sonrası hükümeti de oldukça kritik bir dönem bekliyor.

Her ne kadar, doğal olarak Başbakan Binali Yıldırım 2019’a dek bir seçim olmayacağını ısrarla söylese de, referandumdan çıkacak her iki sonuçta da, siyaset sistematiği ve pratiği bazı gelişmeleri beraberinde getirebilir.

Şöyle;

Referandumdan ‘evet’ çıkması halinde her ne kadar düzenlemeye göre 2019’a dek bir seçim görünmese de, hükümet şüphesiz ki artık gücünü anayasa ile daha da perçinleyecek olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çekim gücü altına girecek.

En azından iç ve dış kamuoyunda ana referans algısı giderek Külliye’ye kayacak. Bunun algı yönetimi işi şüphesiz içinde güçlü isimler de olsa hükümete düşecek.

Bu süreç iyi yönetilemezse ve hele iç ve dış kamuoyu ile ekonomik-siyasi dengeler ekseninde, ‘Türkiye bir an önce değiştirdiği sistemine geçsin, herkes önünü görsün’ baskısı artarsa bir erken seçim gelebilir.

Eğer referandumdan ‘hayır’ çıkarsa da bu kez anayasa paketi değişikliği konusunda beklediği tabloyu göremeyecek olan AK Parti kamuoyu gözünde bir güvenoyu tazeleme yoluna da gidebilir.

Aynı zamanda, o dönemki anketlere de bakarak, özellikle HDP’nin barajı geçip geçmeyeceğini analiz ederek, AK Parti, Meclis’te anayasayı değiştirebilecek yeter sandalye sayısına ulaşabileceğine aklı yatarsa yine bir erken seçim ihtimali belirebilir.

Bu süreç böyle. Ama asıl önemlisi ülkemizin yaşadığı zorlu dönemleri atlatabilmesi için hepimizin ‘vatan’ temel paydasında ulaşmamız gerçeği…

Genç nesillerimiz, çocuklarımız bizden bunu bekliyor…

Bir yanıt yazın