Türkiye ve Rusya herhalde yakın dönemin en ciddi krizlerinden birine doğru gidiyor.

Bu yaşanan ve giderek tırmanan gerginlik uçak düşürülmesi krizinin ardından (belki de o krizden de öte) yeni sıkıntıları beraberinde getirebilecek bir sürece işaret ediyor.

Aslında en başından beri söylediğimiz noktaya geliyoruz; Türkiye’nin ne ABD, ne de Rusya’ya, ne de bir başka ülkeye ya da gruba yakın olmak gibi bir tasarrufu söz konusu olamaz. En doğrusu milli bir yaklaşımla ulusal güvenlik meselelerinin tam bağımsız şekilde yürütülmesidir.

Ama şüphesiz Suriye’deki durum giderek tatsız bir hal almaya başladı. Maalesef dün, Rusya ve İran ile birlikte ateşkesi temin için geldiğimiz İdlib’de iki askerimiz daha Moskova’nın desteği ile operasyonlar gerçekleştiren Esed rejimi saldırıları sonucu şehit oldu! Bu da son 20 günde benzer saldırılarla hayatını kaybeden 16’ncı vatan evladı şehidimiz anlamına geliyor. 50’den fazla da yaralı askerimiz olması işin diğer can sıkıcı tarafı…

Evet doğrudur, Türkiye bu saldırıların hesabını misliyle yanıt vererek ve Esed’e ağır kayıplar verdirerek soruyor. Ama son saldırıda bakanlığın açıklamasına göre Esed rejiminin hava saldırıları söz konusu. Bu detay çok önemli!

Çünkü Türkiye’nin hava sahasını kullanmasına mani olan ve askerlerini, gözlem noktalarını havadan koruma sorununun bizzat Rusya tarafından yaşatıldığı süreçte askerlerimizi hava saldırısı sonucu kaybettik.

Ankara’da, şu saate kadar Rusya-Türkiye ekseninde yapılan görüşmelerin sonuçsuz kalması; Rusya’nın Esed’e karşı gereken adımları atmaması ve uyarıları yapmaması derin bir üzüntü ve hatta kızgınlıkla karşılanıyor. Buna güven kırılmasını da eklemek mümkün…

Cumhurbaşkanı Erdoğan daha önce, Esed’in eylül 2018 Soçi mutabakatına göre Türkiye’nin gözlem noktalarının aşağısına kadar çekişmesi için ay sonuna kadar süre vermişti.

Ancak şu anda bu olmadığı gibi 6 gözlem noktamız Esed askerlerinin alanı içinde kaldı ve Suriye rejimi saldırılarına devam ediyor. Rusya’nın ise süreci onarmak yerine Ankara’yı suçlayan mesajları ve adımları devam ediyor. Artık bu saatten sonra Rusya’nın daha doğrusu Rusya lideri Putin’in bizzat etkin olarak devreye girmesi gerekiyor.

Daha önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a telefonda sözler veren alt kadroları, tamamen tersi davranıyor. Belki de bu bir iyi polis-kötü polis numarası, bilemeyiz.

Eğer bu şekilde tatsız gelişmeler yaşanmaya devam ederse Türkiye ve Esed arasında bir çatışmaya sürüklenme ihtimali giderek artmaktadır, zaten bunun emareleri sahada hissediliyor.

Türkiye gözlem noktalarıyla bölgede ateşkesi sağlamak göçü engellemek ve istikrar adına geldiği İdlib’de saldırılara, daha doğrusu büyük ihanete uğruyor. O nedenle bundan sonrasında, Türkiye’nin yakın bir dostu gibi “görünen” Rusya liderinin işin daha büyük boyutlu bir çatışmaya dönmemesi için adımlar atması şart.

Bunun sonuçlarının Rusya’yı da kapsayacak şekilde kimseye fayda getirmeyeceği ortada, ama Türkiye de ulusal güvenlik menfaatleri doğrultusunda yapabileceklerini bugüne kadar ortaya koydu, sonuna kadar müzakerelerden yana oldu, ama işler Ankara açısından kopma noktasına gelince de Türkiye’nin duruşu belli.

Yapabileceği tek bir şey geriye kalıyor; o da gerekeni yapmak!

Bu da en başta dediğimiz gibi Rusya’nın bu kez bu samimiyet testinden geçmesine bağlı, sonuç olumsuz olursa geriye Ankara’nın atacağı tek bir adım kalıyor…

Bir yanıt yazın