ABD’nin, İran için bu kadar sembol olan bir ismi ve beraberindekileri düzenlediği saldırı ile öldürmesi, Orta Doğu’da bir misillemeler savaşının başlangıcı olarak görülebilir.

Süleymani İran için çok kritik bir isimdi, bir semboldü; zaten saldırının hemen ardından İran ve yanındaki güçlerden gelen açıklamalar misilemelerin ve yeni bir misillemeler savaşının başlangıç sinyallerini bize veriyor.

İranlıların doğrudan ya da dolaylı milis uzantılarına baktığımızda, Orta Doğu ve Arap coğrafyasında karşı saldırılar gelmesi sürpriz olmayacaktır, bu saldırılar da ABD ve Batı hedeflerine karşı olacaktır.

İran’ın ABD uçağını düşürmesi, Irak’ta Amerikan Büyükelçiliğinin basılması, sonrasında Washington’un Hizbullah hedeflerini vurması tansiyonun aslında ne kadar yükseleceğinin de ön işaretlerini veriyordu.

Evet ABD son olarak DEAŞ lideri Bağdadi’yi Suriye’e öldürdü, ama Kasım Süleymani’nin öldürülmesi, bundan çok daha büyük etkiler ve kuvvet çarpanı anlamında yansımaları da beraberinde getirebilir.

RUSYA’NIN POSİZYONU NE OLACAK?

Rusya’nın da tepkilerine baktığımızda Moskova’nın Washington’ın tam karşısında bir noktada pozisyon alacağını ve savaşın daha da kızışacağını görebiliriz.

Irak’ta son dönemde giderek artan Bağdat merkezli gerginlikler ve olayları hafızalarımızda tazelersek, bu ülkenin şii ve sünni gruplar üzerinden büyük devletlerin vekalet savaşlarına sahne olacağını söyleyebiliriz.

Bağdat havalimanına düzenlenen operasyonda Haşdi Şabi’nin önemli isimlerinden Ebu Mehdi El Mühendis’in de öldürülmesi, fitili bir başka noktadan daha ateşleyecek…

ABD bu saatten sonra Orta Doğu’daki operasyonlarını daha da artırabilir, bunu da darbe yemeden darbe vurmak mantığına dayalı “preemptive strike” olarak tanımlanan harekat konsepti ile yapacaktır. Her misillemeye karşı da bu saldırıların dozu artacak…

Orta Doğu’daki bu hesaplaşma maalesef yine bölgede yaşayan masum sivillerin canına mal olacak! Türkiye’ye yansımasına gelince; Ankara çatışmaların ve gerginliğin yükselmesinden yana değil, resmi açıklamalarda da saldırının tasvip edilmediği seslendirilecektir.

Ancak bu noktada, hem Suriye hem de Irak’ta güvenlik operasyonlarını yürüten Türkiye, kendi milli menfaatleri doğrultusunda sivil halkların canını gözeten tarafsız bir politika ile tansiyonun düşürülmesine çalışacaktır.

Fakat ne olursa olsun, en başta dediğimiz gibi, Orta Doğu’da maalesef 2020 pek parlak geçmeyecek. Çünkü İran ve ABD arasındaki giderek gerilen ipler ve yükselen tansiyonun bir yerde kopması bekleniyordu, anlaşılan o ki, o zaman da yavaş yavaş yaklaşıyor!

İran, ne Irak’a, ne de Suriye’ye benzer, fatura ağırlaşabilir, uluslararası sağduyunun ve kamuoyunun bu noktada tansiyonu düşürücü girişimlerde bulunmasını beklemeten başka şu anda bir çare yok gibi görünüyor…

Bir yanıt yazın