Evet, Türkiye ile ABD arasında varılan 13 maddelik mutabakat, Türkiye’nin Fırat’ın doğusunda ciddi bir kazanım elde etmesinin önünü açtı. Başarı mıdır? Kesinlikle başarıdır.

Öyle eleştiri görüntüsü altında algı operasyonu yapanlara bakmayın. Türkiye koridor planını çöpe attıktan sonra, bölgede bir terör örgütü üzerinden devlet kurup, bölgemizi dizayn etmeye çalışan kuvvete karşı çok sert darbe indirmiştir.

Ancak sorun bitmiş midir?

Kesinlikle hayır.

Bu nedenle rehavete kapılmak, süreci tersine çevirmek ve bütün kazanımlarımızın yeniden kaybedilmesinin önünü açmak anlamı taşıyabilir. Çünkü düşman çok sinsi ve kurnaz.

Açığınızı yakaladığı anda mutlaka saldırıya geçecektir.

Bölgede düşman çok ama aynı zamanda yok.

Elbette bölge merkezli dış politika son derece önemli. Suriye’deki iç savaşın bitirilmesi ve siyasi çözüme ulaşma noktasında Rusya ve İran ile oluşturduğumuz güç birliği, bu süreçte Türkiye’nin elini kuvvetlendirmiştir. Ancak bu iki ülkenin de bölgede çıkarları olduğunu unutmayalım. Bilinen klişe, devletlerin duyguları değil çıkarları vardır. Bu iki devletin de bizim adımlarımızı hangi gözle izlediğini dikkatli analiz etmek gerekiyor.

ABD… NATO’daki müttefikimiz. Ancak Türkiye’ye bir müttefik gibi değil, düşman hukukuyla yaklaşım gösteriyor. Birçok NATO üyesi ülke de Washington’un izinde gidiyor. Türkiye’yi tehdit eden terör örgütlerini besliyor, palazlandırıyor. Bu nedenle hem müttefik hem düşman…

İşte böyle bir politik denklemde rehavet ölümcül olabilir.

Dik durmak, kazanımları tahkim etmek elzem.

Peki ne yapabiliriz? Madde madde anlatalım:

– Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın vurguladığı gibi 120 saatlik sürenin sonunu bekleyim. Bu süreyi 17 Ekim 20.00 sularını baz alırsak 22 Ekim Salı günü saat 20.00, bugünü baz alırsak 23 Ekim gece saatlerinde sona erecek bir zaman var. Bu süre zarfında TSK ve Suriye Milli Ordusu, kazandığı mevzilerden bir santimetre bile geri çekilmemeli.

– Terör örgütünün varlığının devam ettirilmemesi ve bölgedeki işgalinin sonlandırılması için gereken politik hazırlıklar yapılmalı. Uzun vadede terör örgütünün varlığının tamamen ortadan kaldırılması için gerekeli çalışmalar hayata geçirilmeli.

– Bölgedeki askeri ve istihbarat unsurlarımız, atılan her adımı, alınan her nefesi iyi takip etmeli.

– İç cepheyi güçlendirici adımlar atılmalı, “Türkiye ittifakı” söylemi Barış Pınarı Harekatı’nın sloganlarından biri olmalı.

– İç cephede bozgunculuk yapacak kesimlere karşı hukuk çerçevesinde gereken yapılmalı, taviz verilmemeli.

– PKK, DEAŞ gibi terör örgütlerinin olası saldırılarına, FETÖ terör ve casusluk örgütünün algı operasyonlarına karşı önlemler artırılmalı.

– Ekonomik taarruz göz önünde bulundurularak, tüm yükü millete yüklemeden gereken tedbirler alınmalı.

– Olası gerilim ve arkasından gelecek yaptırımlara karşı Türkiye’nin alternatifleri oluşturulmalı.

– Ve son madde, 17 Ekim akşamı Ardan Zentürk’ün Moderatör programında söylediğim gibi, Trump’ın Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’na yönelik mektubu asla ve asla unutulmamalı.
Artık kendimizi zayıf görmeyi bırakıp, tedbiri de elden bırakmayarak bu süreci yönetmemiz gerekiyor.

Bu çerçevede tüm şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyor, gazilerimize şükranlarımı sunuyorum.

Bir yanıt yazın