Fırat’ın doğusuna harekat ne zaman başlayacak?

Özünde harekat, 24 Temmuz 2015 tarihinde başladı, 15 Temmuz işgal girişiminin püskürtülmesinden sonra hızlandı. Adım adım Türkiye’nin şehir merkezleri, kırsal bölgeleri, Irak’ın kuzeyi, Suriye’de DEAŞ terör örgütünün işgali altındaki Cerablus-El-Bab hattı ve PYD/YPG terör örgütü işgali altındaki Afrin bölgesi temizlendi. Geriye Münbiç ve Fırat Nehri’nin doğusundaki alan kaldı.

Münbiç ve Fırat Nehri’nin doğusundaki alana ne zaman girilecek?

Ön hazırlıklar aylardır yapılıyor. Harekat planları da hazır. Sınıra yeni sevkiyatlar da yapıldı. Ayrıca gerekli diplomatik görüşmeler ve siyasi süreçler de işletildi. Bu da aslında bölgeye yönelik harekatın başladığı anlamına gelir. Yani Mete Yarar’ın kaydettiği gibi harekatın ön safhası başladı. 

Harekat nereden ve nasıl başlayacak?

Harekat planlarını bilmiyoruz. Ancak gerçekleştirilen yığınak, bölgeden bilgiler aktaran uzmanların ve gazetecilerin aktardıkları başlangıç açısından Resulayn – Tel Abyad – Ayn el Arap (Kobani) arasındaki bölgeden başlaması ihtimalini  ağırlık kazanıyor. Ayrıca eş zamanlı olarak batıda Münbiç ve en doğuda da Malikiye bölgesindeki terör unsurlarının vurulması ihtimali görünüyor. 

Harekatın hedefi ne?

Harekat, ilk aşamada aktardığımız bölgeler ve şehir merkezlerindeki terör unsurlarının temizlenmesi ve bölgenin güvenli hale getirilmesini hedef alıyor. Teröristlerden temizlenen bölgelerde geçici üs bölgeleri oluşturulacak. Bu gerçekleştirildikten sonra aşama aşama, 440-450 km’lik sınır bölümünde 30-32 km derinlikte bir Barış Koridoru/Güvenli Bölge adımları atılacak.

ABD askerleri karşımıza çıkar mı?

Resmi kuvvetleri çıkmaz. Ancak özel askeri şirket personelleri, özel kuvvet unsurları ile teröristlerin arasında olacağı ve Türk ordusuna karşı olacaklarını söyleyebiliriz. Bu da sıcak temaslardan daha fazla olarak, harekatın başarılı olduktan sonraki dönemlerinde olacaktır. Yani, Türk ordusu belirlenen bölgeleri temizledikten sonra bu unsurlar üzerinden gerilla taktiği ile saldırılar gerçekleştirme ihtimalleri yüksek.

ABD hava sahasını tamamen kapattı mı?

Yapılan açıklamada tamamen kapatılmasından değil, “bizimle koordinesiz uçamazsınız” mesajı verildi. Yani bizim istemediğimiz hava harekatını gerçekleştiremezsiniz anlamında. Bu da tamamen olmasa da, ona yakın bir tanım. 

Hava sahasının kapanması harekatı nasıl etkiler?

Elbette olumsuz etkileri olacaktır. Ancak harekatta ana hedeflerin, meskun mahaller, yani şehir merkezlerindeki terör örgütü unsurları olduğu görülüyor. Jetlerimiz, meskun mahal operasyonlarında zaten operasyonel anlamda kullanılmıyor. Ağırlıklı olarak kırsal bölgelerdeki harekatlarda hava desteği veriyor. Ayrıca SİHA’larımız da benzer şekilde destek sunuyor. Olumsuz etki, ağırlıklı olarak keşif anlamında olacaktır. Çünkü hava güçlerimiz sadece silahlı operasyon boyutunda değil, keşif ve gözetleme anlamında da ciddi katkı sunuyor.

Astana sürecindeki garantör ülkelerden Rusya ve İran harekata nasıl bakıyor?

Rusya’dan yapılan açıklamalar harekata açık olmasa da gizli diplomasi anlamında destek verileceğini gösteriyor. Örneğin Rus Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un geçen hafta yaptığı “ABD Türkiye’nin meşru taleplerini dikkate almaya hazır değil, Erdoğan’ın tutumu anlaşılır” açıklaması bunu gösteriyor. Ayrıca yine “Suriye’nin toprak bütünlüğü” vurguları yapıldı. Bu da dengeyi gözetme çerçevesinde değerlendirilmelidir. 

Tahran’dan ise çelişkili açıklamalar dikkat çekiyor. İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif, iki gün üst üste 180 derece farklı iki açıklama yaptı. İlk açıklamasında ABD’nin bölgede gayri meşru güç olduğunu belirtmiş, Adana Anlaşması’nın Türkiye-Suriye ilişkileri için bir çerçeve oluşturduğunu ve İran’ın yardıma hazır olduğunu söylemişti. Dün ise İran Dışişleri Bakanlığı resmi sitesinden “Harekata karşı oldukları” yönünde bir açıklama yapmıştı. Tahran’ın, bölgede ABD’ye ve yıkıcı politikalarına indirilecek her darbenin avantaj olduğunu bildiği muhakkak. Son açıklamada, kendi nüfuz alanı olarak gördüğü bölgede Türkiye’nin ağırlık kazanmasını istemeyen bir tutumu görmek mümkün. Yine de harekatı engelleyebilecek bir gücü olmadığını biliyoruz. 

İki ülkenin, Türkiye ile diplomasiyi sürdürme kararlılığı görüldüğü için, olumsuz çıkışlar olsa dahi Moskova ve Tahran ile bir sorun yaşanmayacağını söyleyebiliriz. 

Bundan sonra Türk-Amerikan ilişkilerinin seyri nasıl olur?

Bölge ve dünya dengeleri değişiyor. ABD 30 yıldır Türkiye ile müttefikten çok hasım ülke ilişkisi yaşamak niyetinde. Toprak bütünlüğümüzü tehdit ediyor, ekonomik operasyon yapıyor, terör örgütlerini destekliyor, iç karışıklık tertipliyor vs. Bunların hiçbirini diğer müttefiklerine yapmıyor. Ankara bunun farkında. 15 Temmuz işgal girişiminin püskürtülmesinden sonra atılan adımlar, Türkiye’nin bu ilişkiyi gözden geçirdiği ve olması gereken seviyeye çekmeye çalıştığını gösteriyor. Yani bağımsız iki ülke ilişkisine… Bundan sonraki süreçte Türk-Amerikan ilişkilerinin uzun bir süre olumsuz seyretme ihtimalini yüksek görüyorum. Elbette bu sıcak çatışma süreciyle mi olur, bilinmez. Ancak diplomatik manada artık 1950-1990 arasındaki ilişkiye asla dönülmeyeceği kesin gibi. 

Bir yanıt yazın