Yıl 1979…

Bu fotoğrafın çekildiği günü hatırlıyorum. O gün aile fotoğrafı da çekinmiştik fotoğrafçıda.

Üzerimdeki kıyafetler yeni alınmış olan türden değil… Benden önce kim giydi bilmem sanırım bir Alman çocuğu ya da Almanya’da yaşayan herhangi bir ulusun herhangi bir çocuğu…

Ne severdim bunları giymeyi, sanki ilk ben giyer gibi… Ne eskiliği ne de eskimişliği esas olan gönlün sevmişligi…

Kendimi bildim bileli yüreğin resmini gülüşle resmedebilen mizaçların aşığı olmuşumdur…

Bazen öyle kahkaha gelir ki yüreğimden, yarılır içim dışarı düşer sanki, bazen de bir tebessüm düşüverir gözlerimden yanaklarıma sonra dudaklarımda durup mutluluğun tadını çıkaran gülüşüm…

Yoksul çocukları her çocuktan çok düş kurar ve hayalleriyle yatağa girerler ve umuttur onları hayata doğacak güne bağlayan…

Ben de öyleydim ve hala aynıyım yarım asırlık ömrümde belki de hiç değişmeyen şey bu…

Bir de gülüşüm…

Sanki sadece kendime güler gibiyim artık herkesten her şeyden saklar gibi… Her can için çocukluğu yürek kıymetindedir ama bendeki başka şeydi…

Ne yoksulluk ne varlık, umurumda bir gülüş koymuşum yüreğime yüzüm bile taklit fakiri…

Ne beş canın bir odada yatmışlığı, ne bir odanın hem yatak hem yemek hem oturma hem misafir odası hem de bir leğenle banyo oluşu.

Alayı dünyamdaki genel geçer doğruların hepsi. Öyle bir gülümserdim ki çocukken sanki bin yıldır varım ve o gülüş hep bende. Ne zaman gülümsesem başka biri oluverirdim. Çocuktum ve tatmadığım aşk yüzümde ben olurdu. Uzanırdım tahta sedire ve o yazgı diye yutturulmuş yaşamımdan başka hayatlara taşırdım beni. Hep bir sevda olurdu usumda bir türlü tasvirinde tarifini yapamadığım…

En çaresiz anımda gerçeğinden daha masum olduğu o gülüş, acemi düşlerimden kaçıp o çocuksu şımarıklığıma gelir konardı. Kurtarırdı beni o beceriksiz hayal kurmalardan. Her şey bir gülüşe taşınırdı o zaman adı mutluluk olup ama o vakitler isimsizliginde kurduğum düşler…

Bilseydim hayalinin gerçeğinden çok yeğlerdim. İşte bu yüzden bu gülüş benim ömrüm derim o yüzden severim onca acıtılmışlıklarımda hala umudun var olduğunu. Bana hiç unutturmayan gülüşümü… Essahtan ne güzel gülmüşüm ve ne güzel bakmışım…

Yine de nankör olmayayım pişmanlığında eyvahlara sarıldığım bir ömrüm olmadı. Güzeldi her şey. Ne yaşadıysam bu çocuk istedi diye yaşadım. Bir de kalmadan yana olsaydı bu çocuk. Neden bilmem hep gidelim diyen yaramaz halini hiç bırakmadı. Bu yüzden bana hep hasret hep özlem oldu yaşamım. Bu gülüşe yükledim bütün ömrümü sanırım giderken de götüreceğim tek şey ömrüm diyeceğim her şey bu olacak…

Bir yanıt yazın