Evet Fırat’ın doğusuna yönelik harekat başladı. “Nasıl olur” diyebilirsiniz. Ancak Türkiye Fırat’ın doğusuna yönelik harekata aslında 24 Temmuz 2015 tarihinde başladı. Nasıl mı? O günleri hatırlayın. Terör örgütü PKK, Çözüm Süreci’ni suistimal etmiş, şehirlere yığınak yapmıştı. Bununla beraber aynı şekilde;

– Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizdeki bazı kırsal alanlarda ve daha da önemlisi şehir merkezlerinde kendisine kurtarılmış bölgeler oluşturmuş,

– 1991 sonrası iyice yerleştiği Irak’ın kuzeyinde, önce 2003 yılında ABD’nun Irak’ı işgali, 2014 itibariyle de DEAŞ’ın yol açmasıyla etki alanını genişletmiş,

– Ve her şeyden önemlisi, Suriye’deki iç karışıklığı fırsat bilerek tarihinde ilk kez bir toprak parçası ele geçirmeyi başarmıştı. 

Örgüt bütün bu kazanımlarını pekiştirmek adı altında, önce “Kobani eylemleri” adını verdiği 6-8 Ekim 2014’de kalkışma provasını yaptı. Ardından da 7 Haziran 2015 seçimleri sonrasında oluşan politik ortamı fırsat bilerek Suriye’dekine benzer bir işgal için terör eylemlerini şehir merkezlerine taşıdı. Sürekli unutuluyor ama 7 Haziran seçimleri sonrasında terör örgütünün elebaşları tarafından yapılan açıklamaların satır araları iyi okunduğunda örgütün “öz yönetim” adı altında bu hazırlığı yaptığı çok net anlaşılmakta. 

Zaten FETÖ casusluk ve terör örgütlenmesinin 15 Temmuz işgal girişimine zemin hazırlayacak saldırıların düğmesine DEAŞ ile paralel bir şekilde basmasının nedeni de buydu. Bütün bu yapılanmaları yöneten el, FETÖ eliyle Türk devletinin kontrol mekanizmalarını ele geçirecek, DEAŞ üzerinden mezhepsel boğazlaşma başlatacak, Doğu ve Güneydoğu’yu da iç karışıklık sürecinde PKK terör örgütüne teslim edecekti. 24 Temmuz 2015 harekatı böyle bir ortamın arifesinde, kripto FETÖ militanlarına rağmen başlatıldı. O kaos sürecinde Güneydoğu Anadolu bölgemizde bazı şehir merkezleri adeta savaş alanına döndü. Halktan beklediğini bulamayan terör örgütü, yaktı, yıktı, yok etti. Harekat kapsamında ilk olarak Irak’ın kuzeyindeki terör yuvaları vuruldu, Irak sınırındaki kırsal alanlar temizlendi. Adım adım şehir merkezlerine ilerlendi.  Burada da zorlu mücadeleler ve FETÖ’nün iç ihanetlerine rağmen PKK terör örgütü militanları kazdıkları hendeklere, barikatlara gömüldüler. Bu örgütleri yöneten küresel üst akıl son hamlesini 15 Temmuz’da yaptıysa da Türk devleti ve milletinin direnişi ile işgal girişimi püskürtüldü. Fırat’ın doğusuna adım adım gidildi. Hatırlayın o süreci;

– YDG-H terör yapılanması tamamen çökertildi.

– Üst yapı olan KCK terör örgütünün tüm ayakları hareket edemez hale getirildi.

– Silahlı İnsansız Hava Araçları (SİHA), kırsalda örgüt militanlarını başlarını inlerinden çıkaramaz hale getirdi.

– Irak’ın kuzeyindeki inlere önce hava harekatları sonra sınır ötesi operasyonlar yapıldı.

– 15 Temmuz’dan tam 42 gün sonra Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en önemli operasyonlarından birinin düğmesine basıldı: Fırat Kalkanı. Bu harekatta, üst aklın yıllardır bölgeyi karıştırmak için kullandığı enstrüman olan DEAŞ terör örgütü ezildi, sınırımızdan El Bab’a kadar uzanan hattan temizlendi. Türkiye, DEAŞ’ı vururken, PYD terör örgütü de DEAŞ’ın imdanına yetişmek için TSK’ya saldırılar düzenledi. Ancak bütün saldırdılar sonuçsuz kaldı, harekatın başarısını engelleyemedi.

– Fırat Kalkanı Harekatı bittikten sonra, daha bir yıl dolmadan Türkiye Afrin bölgesindeki terör yuvalarını dağıtmak için 20 Ocak 2018 tarihinde Zeytin Dalı Harekatı’nı başlattı. Harekat çok kısa bir sürede sonuçlandı. 18 Mart 2018’de Afrin kent merkezine girildi. 

– Afrin Harekatı’nın son günlerine doğru, 11 Mart 2018 tarihinde TSK Irak’ın kuzeyinde sessiz sedasız tarihi bir harekat daha başlattı. Bu harekatta, Kandil Dağı’na uzanan hattaki terör yuvaları dağıtıldı, bölgeye Mehmetçik yerleşmeye başladı. 

– TSK, 28 Mayıs 2019 tarihinde Irak’ın kuzeyindeki terör yuvalarına yönelik Pençe Harekatı’nı başlattı. 

– TSK, yine Irak’ın kuzeyindeki terör inlerine yönelik 12 Temmuz 2019 akşamı Pençe – 2 Harekatını başlattı.

Yazdıklarımızın haricinde terör örgütünün üst düzey elebaşlarının etkisiz hale getirilmesi de dahil olmak üzere çok sayıda harekat gerçekleştirildi.

Haritayı önümüze alıp tüm bu harekatların merkezlerine baktığımızda terör örgütünün, kısa süreliğine de olsa etkin olduğu bölgeler dahil olmak üzere bulunduğu her yerde etkisizleştirildiğini, sınır içi ve ötesinde alan hakimiyetinin ellerinden alındığını, hakimiyet psikolojilerinin de yerle bir edildiğini görebiliyoruz. Şimdi son aşama olarak Irak’ın kuzeyinde Sincar başta olmak üzere belli bölgeler ile Fırat’ın doğusu (ve bu bölgeden ayrı düşünülmeyecek olan Münbiç) kaldı. Yani harekatta adım adım son aşamaya geliniyor. Bu gerçekleştiğinde Türkiye’nin güneyinde Akdeniz’den İran’a uzanan sınır hattında, tam ifadesiyle terörden arındırılmış bir Barış Koridoru oluşacak.

S-400 meselesindeki “Alamazsınız” korosu “ABD’ye rağmen harekat yapamazsınız” korosuna evrilmiş olsa bile, Türkiye bu harekatı çoktan başlatmış durumda. Hem de ABD’ye rağmen…

***

ABD’NİN SEVKİYATI NE ANLAMA GELİYOR?

ABD, 22 Temmuz’da Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey, 5 Ağustos’ta da askeri heyeti aracılığıyla tekliflerini Ankara’ya sundu. Ancak böyle bir dönemde Suriye’nin Kamışlı kentindeki terör örgütü unsurlarına 300 TIR’a yakın silah ve mühimmat getirdiği bilgileri gündeme geldi. Hatta bu sevkiyatın görüntüleri de basına yansıdı. Jeffrey Ankara’dayken, aynı saatlerde ABD Merkez Kuvvetler Komutanı da Fırat’ın doğusundaki terörist elebaşıları ile toplantıdaydı. Askeri heyeti buradayken, aktardığımız sevkiyatın yapılması, ABD’nin artık müttefiklikten açık açık çıktığının göstergesi gibi. Çünkü tarihin hiçbir döneminde hiçbir güç veya ülke müttefikinin düşmanına bu kadar açık destek sunmaz. Bu kadar açık hamle yapıyorsa da, Türkiye’nin artık müttefiki olmadığını, sadece NATO’da kağıt üzerinde kalan bir müttefikliğin söz konusu olduğunu gözümüzün içine sokuyor. 

İRAN DEYRİZOR’DA HAZIRLIK YAPIYOR

Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna yönelik harekatının eli kulağında olduğunu söylemiştik. Bu çerçevede Astana sürecindeki ortaklarıyla sürekli istişare içinde olduğunu söyleyebiliriz. Tam da böyle bir dönemde İran’ın, kent merkezinin bir bölümü PYD işgali altında bulunan Deyrizor bölgesine takviye yaptığı ortaya çıktı. Zaten 25 Temmuz’da, İran Devrim Muhafızları’nın Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani, Deyrizor Bölgesi’ndeki İran destekli unsurları ziyaret etmişti. Bu ziyarette Süleymani’nin “ABD’ye karşı savaşa hazır olun” mesajı verdiği basına yansımıştı. Son günlerde İran’ın bölgeye çok ciddi bir yığınak yaptığı belirtiliyor. Tahran kaynakları da bu yığınağı doğruluyor. Irak’taki Haşdi Şabi’ye bağlı gruplardan Nuceba hareketine bağlı milislerin Irak sınırına yakın olan Deyrizor’a kaydırıldığı belirtilirken, İran’ın planının şu şekilde olduğu aktarılıyor: Türkiye’nin harekatı neticesinde PYD’li teröristlerin ve onları destekleyen ABD unsurlarının bölgeye gelmesi durumunda İran destekli unsurlar, ABD ve PYD’lilere saldıracak. İran’ın bu bölgeyi kontrol etmekteki amacı kentin stratejik önemi. Bölge İran’ın “Direniş Hattı” olarak adlandırdığı İran’dan Kudüs-Lübnan’a uzanan hattın tam merkezinde yer alıyor. 

PKK: Bizi sandviç yapacaklar

PKK, İran’ın bu hareketliliğinden rahatsız olduğunu gizlemiyor. Terör örgütünün yayın organında açıkça, PKK/PYD’li teröristlerin “sandviç” olacağı yazıldı. Örgütün yayın organlarından Yeni Özgür Politika’da kaleme alınan bir yazıda bire bir şu ifadeler kullanıldı: “Plana göre Türk devleti Kuzey sınırından saldıracak, QSD (PYD/YPG terör örgütünün paravan örgütlenmesi olan sözde Suriye Demokratik Güçleri’ne verdikleri adın kısaltması-CB) bu saldırılara karşı direniş cephesini güçlendirmek için Derazor (Deyrizor-CB) dahil diğer bölgelerden güç takviyesini yapmak zorunda kalacak. Bunun sonucunda zayıflayacak güney cephesinden İran ve Suriye rejim güçleri saldırıya geçecek ve Derazor’dan başlayarak Haseke-Qamişlo hattına doğru sıkıştırmaya başlayacaklar. Sandviç operasyonu şeklinde gelişecek bu operasyon ortasında kalan QSD güçleri direniş gücünü kaybedecek ve dolayısıyla özerk yönetim böylece tasfiye edilecek.” 

Bir yanıt yazın