Şehitler verdiğimiz İdlib’de giderek tansiyon artarken Türkiye, Rusya ve Esed rejimi arasındaki gerginlik en son noktaya ulaştı.

İşte tam bu noktada herkesin merak ettiği detaylara, doğabilecek sonuçlar açısından analitik bir gözle naçizane bakmaya çalışalım…

Son durum şöyle; 20 günde 16 şehidimiz ve 60’dan fazla da yaralı evladımız var. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dediği gibi Esed rejiminin saldırılarında Rusya’nın etkisi net olarak kendisini hissetiriyor.

Aynen Sayın Cumhurbaşkanı’nın işaret ettiği üzere “Moskova tarafından hava desteği dahil en üst düzeyde Esed rejimine destek veriliyor”… Türkiye’nin yeni oluşturduğu noktalar da dahil 16 gözlem noktası mevcut ve bu gözlem noktalarından da 10’a yakını, Esed rejiminin 2018 Eylül tarihli Soçi mutabakatını ihlal ederek kontrol altına aldığı bölgenin içinde kaldı.

Rejim her geçen gün saldırılarını artırmaya devam ediyor. Tam bu noktada durumu şu şekilde görmek mümkün; öncelikle bu işin çözümü Sayın Cumhurbaşkanı ile Rusya lideri Putin’in görüşmesinden geçecek gibi görünüyor.

Ama bu görüşme Putin’in alt kadrolarını da uymaya tam söz verdiği bir mutabakat gerektirecek. Çünkü Rusya daha önceki süreçlerde yaşandığı gibi yine zaman kazanabilir.

Normalde 5 Mart’ta Fransa, Almanya, Rusya ve Türkiye’nin 4’lü liderler zirvesi öngörülüyor, yine de bu zirveye mantıken Rusya tarafından olumlu bakılmayacağı kolayca tahmin edileilir.

Çünkü Rusya lideri Putin Suriye’de Türkiye ile Rusya arasındaki sorunun çözümünün rantını ne Fransa lideri Macron’a ne de Alman Şansölyesi Merkel’e yedirir!.. Zaten Macron’un Türkiye ile ilgili olumsuz hatta çözümü daha da karmaşık hale getirdiği bilinen fikirlerinden dolayı böylesi bir zirvenin işi daha da karıştırabileceği şüphesiz ortada….

Yaşananlara paralel olarak, ortada bir diğer gerçeklik de artık kritik son dönemece girildiği… 2018 Eylül Soçi mutabakatı sınırlarına dönülmesi için 29 Şubat’a kadar Türkiye’nin süre verdiği Esed rejimi bu tarih itibarıyle ne yapacak o da diğer önemli başlık.

Görünenlere bakıldığında Rusya’dan (eğer bir çözüm olmazsa) cesaret bularak saldırılarını daha da artırabilir. Ancak 29 Şubat tarihi itibarıyla Rusya’dan Türkiye’ye yönelik çözüm adımları gelmezse ve Esed de istenen sınırlara (ki şu an öyle görünmüyor) çekilmezse oldukça gergin bir 72 saat bizi bekliyor.

Ama Ankara’da hala Rusya’nın bu kadar büyük bir Türkiye riskini son kertede alamayacağı ve şu ana kadarki politikasıyla da “yaratıcı kaos” taktiği ile el artırmayı, el yükseltmeyi planladığı hissediliyor.

2011’den bu yana Suriye coğrafyası bize çok şey öğretti, hatalarıyla doğrularıyla önemi bir tecrübe ile iyi bir noktaya gelindi. Ancak Libya’dan Suriye’ye oradan Irak’a kadar geniş bir coğrafyada bir güvenlik şeridi oluşturan Türkiye için İdlib bir kırılma noktasıdır.

Bu saatten sonra “İdlib’de ne işiniz var?” sorusu yerine “İdlib’de bu saatten sonra geri çekilmenin neleri olumsuz anlamda getirebileceği” konusunu daha iyi düşünmek lazım.

Yani artık kaldırılamayacak hale gelen mülteci akını tehdidi söz konusu… 100 binlerce Suriyeli mülteci Türkiye’ye hareket edebilir. İdlib’de geri adım atılması halinde ondan sonrasında beraberinde Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı Harekatı bölgelerinden çekilmenin gelebileceğini de akılda tutmak gerekli.

Bütün bunlar olurken Türkiye ile Rusya arasında hala bir uzlaşma sürecinin sinyalleri de aradaki açıklamalarda görülüyor. Ama gerginlik de ortada, bu da Rusya’nın iyi niyetinden geçilerek çözülebilir.

Son bir not olarak tüm bunlar yaşanırken ABD cephesinde sürpriz hamlelerle gündeme gelebilir. Kısacası hem Rusya hem Amerika İdlib ve Suriye üzerinde yaratıcı kaos ile Türkiye’ye karşı el yükseltmeye oynuyor. Bu bir sinir savaşı, akılı oynayan kazanacak. Tabii ki her zaman temennimiz Türkiye’nin kazançlı çıkması….

Bir yanıt yazın