Türkiye’nin geçirdiği en soğuk kışlardan birinde doğdu. 10 Şubat’a denk gelen doğum günü, onu birçok özelliğini taşıdığına inandığı kova burcunun üyelerinden biri yapmıştı. Üç yaşında, babasının öğretmen olarak tayin olduğu Almanya’nın Frankfurt’a bağlı Hanau kasabasında Almanca ile tanıştı. Üç buçuk yıllık görev süresinin sonunda çocukluğunu ve ilkokul yıllarını geçirdiği, Kırklareli’ne geri döndü.

Girdiği parasız yatılı sınavlarında Galatasaray Lisesi’ni kazanınca, annesi onu elinden tuttuğu gibi İstanbul’a getirdi. Annesi Kırklareli’ne yalnız döndü ve o, 11 yaşında bu dev şehirde tek başına kaldı.

Hayatla erken yaşta yüz yüze kalışı, kendi yaşındaki kız öğrencilerle birlikte geçirdiği yatılılık yılları, karakterinin oluşmasına büyük etkilerde bulundu. Aynı zamanda, 1979 yılında girdiği İstanbul Belediye Konservatuarı’nda Şan eğitimine devam ediyordu.

Galatasaray Lisesi’ni bitirdikten sonra, yakınlarının “şöyle doktorluk, mühendislik gibi hayırlı bir meslek” edinmesi yolundaki feryatlarına aldırmaksızın ilk tercihlerinden biri olan İstanbul Üniversitesi Klasik Arkeoloji bölümüne girdi. Üniversitenin son yılı olan 1986’da büyük bir tesadüf sonucu Norveç Oslo’da düzenlenen Eurovision Şarkı Yarışması’nda “Klips ve Onlar” grubunun bir üyesi olarak Türkiye’yi temsil etti. Grup o zamana kadarki en iyi dereceyi almış, dokuzuncu olmuştu. Bazıları için büyük bir müzikal kariyerin başlangıcı gibi duran bu olaya rağmen, çok severek devam ettiği arkeoloji eğitimini burada sonlandırmak istemedi ve kazandığı bursla yüksek lisans yapmak üzere Viyana Üniversitesi’ne giderek henüz başlamış olan müzikal kariyerine son verdi.

Hayatının geri kalanını geçirebileceğine inanarak gittiği Viyana’dan, 1 yıl sonra, ülkesini çok özlemiş olarak geri döndü. İyisiyle kötüsüyle, insanın kendini en iyi hissettiği yerin doğduğu ve yaşadığı yer olduğunu anlamıştı. Viyana’da olduğu süre boyunca dondurduğu Konservatuar eğitimini ise 1991 yılında tamamladı.

Profesyonel müzik hayatını, 1989 yılında “Siyah & Gümüş” adlı gece kulübünde, Arie Antique ve Chansons söylemeyi şart koşarak tekrar denedi. Bu sırada, menajerlik ve sahne organizasyonu gibi alanlarda çeşitli şirketlerde çalışıyordu. Bu işlerde kazandığı deneyimler, ona çok sonraları kendi albümlerini çıkardığında oldukça faydalı oldu.

1994 yılında, mezun olduğu Galatasaray Lisesi’ndeki kadro açığından doğan tesadüfle babasının da mesleği olan müzik öğretmenliğine başladı.

Televizyonculukla tanışması da 1994 yılında sunuculuğunu yaptığı Kanal D’de yayınlanan “Kol Düğmeleri” adlı magazin programıyla oldu. 1995 yılının Ekim ayında Number One TV’de haftada beş gün yayınlanan ve 65 bölümden oluşan “Randevu” adlı sohbet programını sundu.

1995 yılının Temmuz ayında da ilk solo albümü olan “Hazırım” yayınlanmıştı. İlk albümünde doğup büyüdüğü Trakya’nın ve ailesinin kökeni olan Makedonya’nın ezgileri ağırlıktaydı. Daha sonraki tüm çalışmalarında da bu yörelerin müziğinden ilham almaya devam etti.

1996 yazında Türkiye için bir ilke imza atarak “Sevdim Sevilmedim” adlı remix albümü çıkardı. Türkiye ilk kez tanıştığı remix kavramını sevmiş, şarkının değişik versiyonları ülkenin birçok yerindeki yazlık mekanların en çok
çalınanlarından biri olmuştu.

“Sevdim Sevilmedim”i, 1997 yılında çıkan ikinci solo albümü “Çapkın” izledi. Bu albümde kendi bestelerine de yer verdi. Türk ezgilerinin, R&B, jungle gibi elektronik altyapılarla buluştuğu albüm, sanatçının yurt dışındaki organizatörler tarafından da tanınmasını sağladı. Bu sırada hem yurt içinde hem de yurt dışında konserler vermeye devam ediyordu. Bu albümde yer alan “Yalan” ve “Onlar Yanlış Biliyor” adlı şarkılar ise radyoların en çok çalınanlar listelerinin ilk sıralarını paylaşıyorlardı.

1998 Ağustos ayında “Oyalama Artık” adlı 2. remix albüm çalışması yayınlandı.

2000 yılında çıkan “Elbette” albümü müzik kariyerinin dönüm noktası oldu. Albüme adını veren şarkı 1 yıl boyunca tüm listelerin 1. sırasında kaldı. Sözlerini kendi yazdığı “Elbette” ’99 depreminin ardından yaralarını sarmaya çalışan Türkiye’nin umut şarkısı oldu.

Profesyonel müzik yaşamı boyunca haftada en fazla 2 konser verme prensibini benimsemesine rağmen 2000 yılının yarısını şehirden şehre konserler vererek geçirdi.

2001 yılında NTV’de “Günlük Hayat” adlı programla televizyonculuğa geri döndü.

2002 yılında ise kendi söz ve bestelerine ağırlık verdiği “Neden” albümü satışa sunuldu. Tam bir sorgulama niteliğindeki albüm kariyerinin daha da sağlamlaşmasına neden oldu.

2003’ün Ocak’ında, dinleyicilerinin her konserde ondan sahnede dinlemeye alıştığı “Fransız Chanson”larını modern düzenlemelerle yorumladığı “Candan chante hier pour aujourd’hui” albümü piyasaya çıktı. Kendine ve sevenlerine bir yeni yıl hediyesi olarak hazırlanmış olan ve başlangıçta sadece meraklıları için az sayıda basılan albümün yakaladığı tiraj tüm yapımcıları şaşırtacak rakamlara ulaştı.

Yine 2003’te “NEDEN” albümünden şarkıların remixlerinin yanı sıra Bosna-Hersek, Avusturya, Türkiye ortak yapımı Gori Vatra adlı filmin müziği olan “Yazık Oldu” adlı şarkının da yer aldığı “REMİX” albümü piyasaya çıktı.

3 şarkısına Türkçe söz yazıp seslendirdiği filmin yarıştığı Sarajevo Film festivaline davet edildi ve bu vesileyle Bosna-Hersekl’i müzisyen Sasha Losic ile kurduğu dostluk bir sonraki albümünde ortak bir çalışmaya olanak sağladı ve Sasha’nın bir şarkısı bu albümde yer aldı.

Haziran 2004’te “MELEK” albümü dinleyicisiyle buluştu. 14 şarkıdan oluşan albümün ilk klibi Melek isimli şarkıya çekildi. Bu albümde “İstanbul” için yazdığı “Şehir” adlı şarkı Ceza’nın sözleri ve rap yorumuyla büyük beğeni topladı.

2004’te, Beyazıt Öztürk, Ceza, Nev ve Harem grubu ile birlikte Fanta Gençlik Festivali çerçevesinde 23 günde Türkiye’nin 7 bölgesinin 17 ayrı şehrinde konser verdi. Bu yoğun turne Beyazıt Öztürk ile dostluklarının başlangıcı oldu.

1998 yılından beri üzerinde çalıştığı, eski Yeşilçam Film şarkılarıyla ilgili projesi sonunda 2005 yılının ilk yarısında Gani Müjde’nin yazdığı ve Mehmet Ergen’in yönettiği “Yıldızların Altında” adlı müzikal olarak sahneye kondu. Ana rollerde Rasim Öztekin, Ragıp Savaş, Nurhan Damcıoğlu, Levent Ünsal ve Orhan Aydın’ın da bulunduğu 60 kişilik oyunun başrollerini Beyazıt Öztürk ile paylaştı.

Aynı yıl Türkiye’de müzikoloji doktorası yapmakta olan Sofia Kompotiati’den Yunanca dersleri almaya başladı. Klasik arkeoloji eğitiminden kalan Antik Yunanca bilgisinin de yardımıyla 1 yılın sonunda Yunancayı okur yazar hale geldi ve profesyonel müzik hayatının 10. yılı olan 2005 yılının Aralık ayında Türkiye ve Yunanistan’da yıllardır söylenmekte olan ortak melodileri iki dilde seslendirdiği “Aman Doktor” isimli albümü hazırladı. Albümle beraber bu ortak melodilerin tarihi ve bilgilerini içeren bir kitap da sınırlı sayıda özel olarak yayınlandı.

2006 yılında yıllardır hayalini kurduğu ve dilinden düşürmediği çiftlik projesi için ilk adımı attı ve ailesinin de şu anda yaşadığı Kırklareli’nin Lüleburgaz ilçesinin 600 nüfuslu bir köyünde 3 dönümlük bir tarla edinmeyi başardı. Konserlerden arta kalan zamanlarda tarlanın ağaçlandırılması, yaşanacak mekanların inşası ile bizzat uğraşmak en büyük zevki haline geldi.

2007 yılının 17 Mart’ında, kendini borçlu hissetmekten hiç vazgeçmediği Galatasaray Lisesi’nin mezunlar derneğine Başkan olarak seçildi. 2 yıllık görev süresi içinde 100. yılını da kutlayan derneğin ilk kadın başkanı olma unvanını da kazandı.

2007 yılının Temmuz-Ağustos aylarında yine Beyazıt Öztürk ile Fanta Gençlik Festivali çerçevesinde 17 konserlik turneye katıldı.

Uzun yıllardır ara verdiği televizyonculuk hayatına ise 2007 – 2008 yıllarında TRT’de hazırladığı Candan Erçetin’le Beraber ve Solo Şarkılar isimli programla devam etti. Çeşitli müzik türlerinden sanatçılarla ortak performansa dayanan programı 50 hafta boyunca devam etti.

Şubat 2008’de Viyana’da Hofburg Sarayı’nda gerçekleştirilen Viyana’nın 3 büyük balosundan biri olan “Kahveciler Balosu”nun “Türk Yılı” konsepti çerçevesinde bir konser verdi.

2009 Şubat ayında ise Brüksel’in en büyük kültür merkezlerinden Bozar Tiyatrosu’nda Belçikalı dinleyicileri ile buluştu.

27 Şubat 2009’da vizyona giren Hasan Ali Toptaş’ın aynı isimli romanından uyarlanan ve başrollerini Selçuk Yöntem, Hakan Karahan, Arsen Gürzap, Taner Birsel, Ertan Saban, Altan Erkekli, Ahmet Mümtaz Taylan ve Ahmet Özaslan’ın paylaştığı, yönetmenliğini Ümit Ünal’ın gerçekleştirdiği “GÖLGESİZLER” isimli filmin yürütücü yapımcılığını üstlendi ve aynı zamanda filmin müziklerini hazırladı. Film için yazmış olduğu “Ben Kimim” isimli şarkıyı Aralık 2008’de dinleyicilere internet üzerinden indirilebilir formatta hediye olarak sundu. Şarkının klibi de filmden görüntülerin de yer aldığı bir kurguyla televizyonlarda yayınlandı.

“Melek” albümünden tam olarak 5 yıl, 5 ay, 27 gün sonra 16 Aralık 2009’da “Kırık Kalpler Durağında” albümü satışa çıktı. Çıktığı tarihle eşdeğer olarak 16 şarkıdan oluşan albümde 12 şarkının sözlerine, 13 şarkının da müziklerine imza attı. Kendi söz ve besteleri dışında Ayşe Kulin, Cemal Safi, Ömer Hayyam, Neyzen Tevfik, Sinan ve Aylin Atalay’ın sözlerine yer verdiği albümde klasiklerden “Unutama Beni” ile yaptığı film şarkılarından “Ben Kimim”, “Kader” ve “Gözler” de yer aldı.

Albümün çıkmasından 1 ay sonra, uygulayıcı yapımcılığını ve müzik direktörlüğünü albüm çalışmaları ile beraber yürüttüğü, başrollerini Hakan Karahan, Meral Okay, Ahmet Mümtaz Taylan ve Mine Tugay’ın paylaştığı, Ümit Ünal’ın “Kaptan Feza” filmi gösterime girdi.

Temmuz 2011’de profesyonel müzik yaşamının 15. yılına özel hazırladığı “Aranjman 2011” adlı albümü dinleyicisiyle buluştu. Önce Fransızca sözleriyle tanınıp sevilen ardından da Türkçe’ye uyarlanarak dillere dolanan 14 şarkının yer aldığı “Aranjman 2011” albümünde Candan Erçetin, şarkıları yarı Fransızca yarı Türkçe sözlerle yorumladı.

Candan Erçetin’in 7. albümü “Milyonlarca Kuştuk…” 3 Haziran 2013 Pazartesi günü raflardaki yerini aldı. 15 şarkının yer aldığı albümde söz ve müziği Candan Erçetin’e ait olan ve albüme adını veren “Milyonlarca Kuştuk…” şarkısı, konusunu Zümrüd-ü Anka efsanesinden alıyor. Şarkının sözlerinde, efsaneye göre Kaf Dağı’nda yaşayan ilahi Zümrüd-ü Anka kuşuna ulaşmak için yola çıkan ancak dünyevi engellere takılıp 7 vadiyi aşamadan yarı yolda kalan milyonlarca kuş; günümüzde insan ruhunun hırs, açgözlülük, kıskançlık gibi dünyevi tuzaklara düşüp yolunu kaybedişine benzetiliyor. 5 şarkının sözlerine, 6 şarkının ise söz ve müziğine imza atan Erçetin’in “Milyonlarca Kuştuk…” albümünün 2011 yılının yaz aylarında başlayan ve 8 ay süren üretim çalışmalarını 12 aylık bir stüdyo yapım süreci izledi. Tüm düzenlemelere yine Alper Erinç imza atarken, Aylin Atalay ve Sinan bu albümde de sözleriyle Erçetin’e ilham verdiler.

Bir yanıt yazın