12 Ağustos’ta İzmir’de doğdu. Ailenin tek çocuğu olarak müzikle iç içe büyüdü. Şirinyer’de geçen çocukluk yılları ailesindeki ayrılıklar ve mücadelelerle geçti. Babasının müzikle dolu dünyasında küçükbir çocukken bile her an evde ve babasının çalıştığı yerlerde olan müzik provalarında pek çok şeye iştirak ederek, ilk bestesini 12 yaşında yaptığında gelecekte müziği seçeceğini göstermeye başlamıştı bile.

Sürpriz sayılmayacak ilk sahne deneyimine babasının işleri nedeniyle, İzmir’den Antalya’ya taşındıklarında 13 yaşında babasına vokal yaparak başladı. Aslında böylece profesyonel sahne çalışmalarına ilk adımını atmış oldu.

Bir süre sonra babası ile kurdukları Dio, Trio ve orkestralarla, büyük otellerde ve tatil köylerinde jazz ve pop müzik şarkıları söyledi. Burcu daha o yıllarda kendi dinleyici ve hayran kitlesini oluşturmaya başlamıştı. Çevresindekiler ve bu süre içerisinde onu duyan, dinleyemeye gelen insanlar küçük bir çocuktaki bu güçlü ses ve şarkı söyleme yeteneği karşısında büyük hayranlık ve şaşkınlıklarını gizleyemiyorlardı. Çoğu onu jazz söylerken bir İngiliz veya Amerikalı zannederek yanına yaklaşıp konuşmaya başlıyorlardı. “Zenci gırtlaklı beyaz kız” lakabı o günlerden kalan bir tanımlamaydı.

Annesi ve babası Burcu henüz 7 yaşındayken boşanmışlardı. Yıllarca annesine duyduğu özlemin birikimi sonucu 18 yaşına geldiğinde İzmir’e giderek onunla yaşamaya başladı. Aynı yıllarda İzmir 9 Eylül Devlet Konservatuar Müdürü Prof. Müfit Bayraşa’dan şan, artikülasyon ve solfej dersleri alarak kendini geliştirmeye devam etti. İzmir’in tanınmış Jazz klüplerinde ve bazı büyük otellerinde, yaz ayları Bodrum’da şarkı söylerken bir yandan Müfit Bayraşa ile çeşitli festivallere ve müzik yarışmalarına katıldı ve birçok ödül aldı. Aynı dönemde kendi söz ve bestelerini o yıl İzmir’e gelen dünyaca ünlü klasik piyanistimiz Burçin Büke’ye dinletti. Birlikte stüdyoya girerek her ikisine ait şarkılar oluşturup kayıtlarını hazırladılar.

Bu kayıtlar İstanbul’a Raks Universal plak şirketine gönderildi. Bir hafta sonra bu şirketten Galip Kayıhan ve Koral Sarıtaş’tan gelen teklifle acil olarak İstanbul’a ilk albümünü hazırlaması için çağırıldı.

1998 yılında Türkiye’nin en önemli müzik adamlarından Garo Mafyan, Nino Varon, Tanju Arıkan ve ekibiyle ilk albümü “Aşk Yarası”nı piyasaya süren Burcu, bu albümde ayrıca Gloria Gayner’ın söylediği “First be a Woman”
isimli şarkıyı Zeynep Talu’nun yazdığı Türkçe sözlerle yorumladı. Albümden 2 şarkı “Alimallah ve Yaşadık Bitmedi” Fransa’da “compilation” bir albümde yer aldı ve oldukça ses getirdi. 1998 yılının en iyi çıkış yapan bayan pop şarkıcısı oldu. Ülkemizin tanınmış sanatçıları, köşe yazarları ve büyükleri tarafından desteklenen, basına lansman kapağındaki “Güneş’in Kızı” Burcu artık Türkiye’deki üç önemli sesten biri sayılıyordu.

1999 yılında Amerika’da yaşayan müzisyen Melik Yirmibir ile ikinci albümün hazırlıklarına başladı. Bu albümünde daha farklı yönlerini ortaya koymak isteyen Burcu, dünyaca ünlü müzik adamı, besteci ve prodüktör Ara Dinkjian ile bu albümünde ortak bir çalışmaya girdi ve 5 adet Ara Dinkjian şarkısını yorumladı. Bu etnik müzik tarzıyla birleşmiş pop kültüründeki çalışma, Amerika’da dünyaca tanınan müzisyenlerin katkılarıyla tamamlandı. Davulda Horacio ‘El Negro’Hernandez, klavyede Jim Beard, perküsyonda
Arto Tunçboyacıyan bunlardan bazılarıdır. Kendi söz ve besteleriyle albümde üretici yanını daha da pekiştiriyordu. Erol Köse ile anlaşmaya varan ve şirketini, sözleşmesini yenileyen sanatçı albümü biraz da yeni ekibiyle tazeledi. Zenci gırtlağı ile tanınan Burcu Güneş bu çalışmasında pop tarzının dışına çıkan bir eser olan “Çile Bülbülüm” isimli Türk Sanat Müziği şarkısını başarılı bir şekilde icra etti ve Türkiye’de bu şarkının yıllar sonra yeniden çok popüler olmasına neden oldu.

2001 yılına kadar ikinci albümün hazırlıkları sürdü. Birçok müzisyenle işbirliği yapıldı.. Son yılların başarılı ismi Tufan Taş, aranjörlüğe ilk kez bu albümde başladı ve ilerleyen yıllardaki müzikal ortaklıklarının prodüktörlüğe varan yolu açıldı. İkinci solo çalışması “Tılsım” albümünde Erhan Güleryüz’ün “Biz Aşkı Meleklerden Çaldık” şarkısını yorumlayarak dinleyiciyi büyüledi. Albümün çıkış tarihinden sonra Burcu çok yoğun konserler vererek tüm Türkiye’yi ve birçok Avrupa ülkesini dolaştı. Bu albüm 2001 yılında 700.000’e yakın satarak o yılın en çok satan pop albümlerinden oldu. TAÇSAV’dan “Türk gençlerine örnek yaşam tarzı nedeni ile 2001 Yılı “İdeal Türk Genç Kızı” seçildi. (Genel Başkanı Doç.Dr.Hasan Acar). Kısacası ikinci albümü olan “Tılsım” aynı zamanda Burcu’nun her anlamdaki farklılığını inşa etmesini sağlayan yapı taşlarından oldu.

2002 yılında üçüncü albüm hazırlıklarına başlayan Burcu bu albümde ağırlıklı olarak (Ay Şahit, Sınıfta Kal,Uyan, Çarpar, Coğrafya, Alışmak, Uzağına Düştüm) kendi yazdığı şarkılarını kullanması, bestecilik ve söz yazarlığı alanındaki başarısını da tam anlamıyla gözler önüne serdi. “Executive producer” olarak Erol Köse ile çalışmaya devam etti.

Tufan Taş’la müzik direktörlüğünü ortak yaptıkları 2 yıl süren albüm çalismasindan sonra sanatçı 2004 yılında “Ay Şahit” isimli üçüncü albümünü piyasaya çıkardı. Albüm daha çıktığı ilk hafta Türkiye’de gündeme oturdu. Mert Ekren’in “Sahilden” şarkısında Ceza ile featuring yaparak Türkiye’de Rap müziğinde başka bir dönemin açılmasına sebep oldu. Gençlerin bu tarzı daha çok sevmesine yol açtı. Her şarkısı halk konserlerinde dinleyicileri tarafından hep bir ağızdan söylendi. Ardından şirketi ile anlaşmazlıklar yaşamaya başlayan ve T.M.S.F ihalesine kadar süren bir mücadele dönemi geçiren sanatçı, sözleşmesini ve sanatsal faaliyetlerinin haklarını kendisi satın alarak bir ilke ve özgürlük zaferine imza attı.

2006 sonuna kadar sessizliği süren sanatçı, 1,5 yıl üzerinde çalıştığı ve prodüktörlüğünü kendisinin üstlendiği “Ben Ateş Ben Su” ismini verdiği albümünü, Bülent Seyhan yapımcılığında çıkardı. Müzik direktörlüğünü Tufan Taş ve Mert Ekren birlikte yürüttü. Bu albümde aşk, özgürlük, yenilenme, sevgi, farkındalık, kendini sorgulama temalarını işledi.

Kendini yenilemek, geliştirmek için önce insanın iç dünyasından başlaması gerektiğini düşünen sanatçı, her anlamda yansımalarını gördüğü spritüel, metafizik alanlarında çalışmalara katıldı. Son birkaç yüzyıldır modernleşmenin ve maddeci bakışın, insanları gönül zenginliğinden ve ruha ait dinginlikten uzaklaştırma çabasına karşı, Mevlana felsefesi olan Mesnevi’ye ilgi duydu. Orta çağın ünlü düşünürlerinden Halil Cibran, bununla birlikte Osho ve Budizm felsefeleri de ilgi alanlarındandır.

Bugüne kadar Türkiye ve Avrupa genelinde 400’ü aşkın konser gerçekleştirirken her konserinde 20.000 ile 80.0000 bini bulan seyirci ile çok ciddi bir hayran kitlesine ulaşmayı başarmış ender sarkıcılardan biri olmuştur. Albümlerinin toplam tirajı 1.500.000.000 milyon adet civarında satarak Türkiye ve yurtdışında birçok Avrupa ülkesinde satışa sunulmuştur.

Bir yanıt yazın