İşgalci İngilizlerin İstanbul’daki Büyükelçilik Müsteşarı T. B. Hohler, İngiltere’deki Sir E. Tilley’e 1919 yılında gönderdiği mesajda şunları söylemişti:
“Benim sorunum Kürtler. Noel, Bağdat’tan buraya geldi. Mezopotamya şimdi bizim olduğuna göre ona bir Kürt devleti kurdurup kuzey dağlarını böylece koruyabiliriz. Binbaşı Noel, bir ‘Kürt Lawrence’dir!
Abdülkadir ve onun gibilerle konuştum. Onlara etki edebilmek için biz de Türklere hile yapıyoruz, diye belki beş defa tekrarlamak mecburiyetinde kaldım.
Ancak Kürtlere fazla güvenilmez.
Majestelerinin hükümetinin amacı Türkleri elden geldiğince zayıflatmak olduğuna göre Kürtleri bu şekilde harekete getirmek fena bir plan değil…”
İstanbul’daki İngiliz Yüksek Komiseri Amiral Sir A. Calthorp’ta aynı günlerde İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Curzon’a şu gizli raporu göndermişti:
“Binbaşı Noel, Kürt şefleriyle görüş birliğine varırsa, bundan büyük faydalar sağlayacağını söylüyor. Bunlar, İstanbul’da Abdülkadir ve Bedirhan ile daha az önemli bazı kişilerdir. Bunlar, şüphe uyandırmamak için Noel’den ayrı olarak Kürt bölgesine gidecekler.
(…) Kürtler henüz Mustafa Kemal’a karşı ayaklanmadı. Noel bunu başaracağından emin.”
İki mesajda da dikkat çeken iki isim vardı. Binbaşı Noel ve Abdülkadir. Kürtlerin Lawrence’si olarak adlandırılan Noel, Bedirhanlar ile de hareket ediyordu. Ortak noktaları Kürt Teali Cemiyeti’ydi. Abdülkadir dedikleri Seyit Abdülkadir’di ve 17 Aralık 1918’de kurulan cemiyetin başkanıydı. İngilizlerle yoğun mesailerinin nedeni Türk’üyle, Kürt’üyle, Laz’ıyla, Çerkes’iyle Anadolu’da yakılan Milli Mücadele ateşini söndürmekti. Kürtleri kışkırtmak istiyorlardı. 2 gün sonra 100’üncü yılını kutlayacağımız Sivas Kongresi’ni dahi sabote etmeye çalıştılar. Binbaşı Noel ile Elazığ Valisi Ali Galip, yanına Bedirhanlardan birilerini alarak, günümüzdeki İngiliz Başbakanı Boris Johnson’un dedesi Damat Ferit’in talimatıyla Sivas Kongresi’ni basıp Mustafa Kemal’i tutuklayacaklardı. Mustafa Kemal, kongre sırasında söz alarak heyete şu bilgileri aktarmıştı:
“Bu İngilizlerin amacının, para ve memleketimizde propaganda yapmak ve Kürtlere Kürdistan sözü vererek aleyhimize ve bize karşı suikast düzenlemeye yöneltmek olduğu anlaşılmış, karşı önlemler alınmıştır.”
Kürt Teali Cemiyeti, İngilizler tarafından Milli Mücadeleye karşı destekleniyordu. Cemiyet, 18 Ocak 1919- 27 Haziran 1920 tarihleri arasında, Birinci Dünya Savaşı’nın galiplerinin toplandığı ve Osmanlı’yı parçalayıp paylaşmanın da görüşüldüğü Paris Barış Konferansı’nda da boy gösterdi. Konferansa Osmanlı heyeti adına katılan Şerif Paşa, Osmanlı hükümetinin değil Cemiyetin politikaları çerçevesinde Kürdistan kurulması için emperyalistlerden destek istedi. Şerif Paşa hatta, Ermeni heyetiyle de görüştü ve bugünkü Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizin paylaşıldığı bir anlaşma yaptı. Bu anlaşmaya en sert tepki, büyük çoğunluğu Milli Mücadeleyi destekleyen Kürt aşiretlerinden gelmiştir. İşin ilginç yanı, içeride tepkileri çekmemek için “bağımsızlık” değil, “özerklik” kelimesini dile getirdiler. (Günümüze ne kadar çok benziyor değil mi?). Hatta Kürt Teali Cemiyeti’nin mühründe Türkçe olarak “Kürt Teâli Cemiyeti” ifadesi kullanılırken Fransızca olarak “Autonomiedu Kürdistan” yani “Otonom/Özerk Kürdistan” yazılmıştı.
Mustafa Kemal’in mücadelesi
Mustafa Kemal, Milli Mücadelenin en başından itibaren Kürt Teali Cemiyeti ve benzeri tüm yapılanmaları karşısına aldı. Anadolu’ya çıktıktan sonra yaptığı ilk işlerden biri de bu cemiyetin Diyarbakır uzantısı olarak açılan ve Kürt Kulübü olarak adlandırılan örgütü kapattırması oldu. Mustafa Kemal, 15 Haziran 1919 tarihinde Diyarbekir Vali Vekilliğine yolladığı şifreli telgrafta Kürt kulübünün dağıtılması, üyelerinden kazanılabilecek olanlarla görüşülmesi talimatını vermişti.
Yine o dönem 15’inci Kolordu Kumandanı olan Kazım Karabekir’e 16 Haziran 1919 tarihinde gönderdiği şifreli telgrafta şu ifadeleri kullanmıştı:
“Diyarbekir’deki Kürt kulübü İngilizlerin teşvikiyle İngilizlerin himayesinde bir Kürdistan kurulması amacını takip ettiği anlaşıldığından kapatılmıştır. Üyeleri hakkında kanuni takibat yaptırılıyor.”
Kürt Teali Cemiyeti liderliğinin çalışmalarına devam etmesi üzerine oluşabilecek dalgalanmayı bastırmak için de tedbirler düşündü. 10 Eylül 1919 tarihinde 15’inci Alay Kumandanı İlyas Bey’e şu direktifi verdi:
“Kürt hareketinin kökünden sökülüp atılması ve firari hainlerin İngiliz parasıyla Kürtleri aldatarak Padişah ve asker aleyhine sevke çalıştıkları, bunlara uyanların aman verilmeden ve merhamet edilmeden imha edileceği her tarafa uygun şekilde tamim olunarak saf ve namuslu halkı hakikatten haberdar etmek gibi tedbirlere bir an evvel başvurulması pek önemlidir.”
Mustafa Kemal’in bu toprakları parçalamaya kalkan İngiliz destekli bu hareketlere indirdiği darbeler üzerine bu cemiyet, yanına benzer etnik yapıları alarak iftira kampanyalarına başladı. Bu yapılar, 31 Mart 1920’de Peyam-ı Sabah gazetesinde bir bildiri yayınladı ve Kürtlere şu çağrıyı yaptı:
“Kuva-yı Milliye’ye aldanmayınız! Bolşeviklerin kafasını taşıyan yurtsuz serserilerdir. Hilafet ve Saltanat’a bağlılıktan ayrılmayınız!”
Ancak Kürtler Milli Mücadeleye desteğe devam etti.
Atatürk, milli mücadelenin kazanılmasından sonra da bu yapılarla mücadelesine devam etti. Peki cemiyetin kurucu başkanı Seyit Abdülkadir’e ne oldu? Biz söyleyelim: Şeyh Sait isyanının bastırılmasından sonra 1925 yılının Mayıs ayında idam edildi.
Özetle, tamamına yakını siyasetçi, kanaat önderi, aşiret reisi olan bu yapı ile mücadele bir anlamda Milli Mücadele’nin en önemli ayaklarından biriydi. Mustafa Kemal, Kürtleri yanına alırken, işbirlikçilere asla aman vermedi.