”Beni hayal kırıklığına uğratan şey AB’nin polis müdahalesine sessiz kalması. Türkiye’de olsa öfke büyük olurdu.”

Yok yok bu sözler bize değil, Katalonya Özerk Yönetimi Başkanı Carles Puigdemont’a ait.

Carles Puigdemont yaşananları Türkiye’ye her fırsatta saldıran Alman Bild gazetesine değerlendirmiş. Öyle sözler etmiş ki aslında yeri geldiğinde insan hakları ve demokrasi konusunda aslan kesilen Avrupa Birliği’nin de samimiyetsizliğini yüzüne vurmuş. Puigdemont’un açıklamalarından devam edelim;

“Beni hayal kırıklığına uğratan şey, neden AB’de polisin tutumu sert bir şekilde eleştirilmiyor? Avrupa halkının temel özgürlük hakları ihlal edildi. Ancak AB’den bir şey gelmiyor. Aynısı Türkiye, Polonya veya Macaristan’da olsa buna karşı öfke oldukça büyük olur.”

Hatırlarsanız, İspanya Merkez Yönetimi İçişleri Bakanlığı, Katalonya’daki tanınmayan referandum için Barselona’ya 10 bin takviye polis ve jandarma göndermişti. İspanyol güvenlik güçlerinin referandum günü bazı oy merkezlerine müdahalesinde 800’den fazla kişi yaralanmıştı. Halen, ciddi derecede olaylar yaşanmaya da devam ediyor.

Bu konu başında beri dikkatimi çekiyor. Referandum doğru ya da yanlış, orası bir yana.. Ama Avrupa Birliği’nin hem kendisinden hem de liderlerinden başından beri Katalanya konusunda doğru dürüst bir açıklama gelmedi. Orada yaşananlara dair bir çıkış görülmedi. Çünkü yakın dostları İspanya’ya ters gelecek bir açıklamadan çekindiler. Tıpkı Barzani’nin referandumuna o klasik sentetik ‘çok kaygılıyız ve üzüntülüyüz’ açıklamalarını yapmaları gibi. Tıpkı, Bosna katliamında masumların kanı akarken sessiz kalmaları gibi. Tıpkı Suriyeli mülteciler konusunda Türkiye’ye verdikleri sözleri tutmamaları gibi.

Kısacası ne işlerine gelirse onu yapmaları meselesi. Ama ‘biz her konuda örneğiz’ imajına da asla toz kondurmuyorlar. Herhalde dünyanın en samimiyetsiz kurumu bu Avrupa Birliği’dir.

HANGİMİZDE GÜVEN OLUŞTU Kİ?

Bizim yok mu eksikliklerimiz şüphesiz ki var. Bunlar konuşmazsak eleştirmezsek asıl o zaman kendimize kötülük etmiş oluruz. Ama başından beri Türkiye’de olan her olayı araştırmadan ne olduğunu anlamadan Türkiye’ye saldıran açıklamalar yapan Avrupa Birliği’ne karşı hangimizde bir güven oluştu ki.

Bir ara AB karşıtı olmak geri kafalılık olarak görülür ve bunu söyleyenler aşağılanırdı. Mantıkla bakan kimse de kesinlikle AB karşıtı olmaz. AB yolcululuğunun bize öğrettiği prensiplerden yararlandık. Ama AB prensiplerini savunmakla, AB’nin günlük politikalarını ve samimiyetsizliklerine karşı çıkmak arasında fark var.

Bakın tekrar altını çizmekte de fayda var; bana ne demeyin; hükümete AB vursun vurabildiği kadar demeyin. Bazı milli meselelerde parti taraftarlığına bakmadan tek vücut olarak hareket etmemiz lazım. Neye kimin nasıl vurduğuna dikkatle bakmak lazım. İçerde en sert şekilde eleştirelim ve hükümet de dinleyip bu eleştirilerden kendine sonuçlar çıkarsın. Bu medeniliği geliştirelim. Ama dışarıda birbirimizden nefret ediyoruz diye birbirimizi aslanların önüne atarsak hepimiz bundan milletçe zarar görürüz.

Zaten biz de Türkiye olarak başından beri Avrupa Birliği’ni temel yazılı prensiplerini özümsemek amacı bir medeniyet projesi olarak gördük. Ama sadece yazılı prensiplerini. Adamın gözünün içine baka baka yalan söyleyen günlük siyasi çıkarlarına boğulmuş liderlerini değil.

Hep söylüyoruz Türkiye sadece AB değil dünyada güvendiği tek unsurun bu yüce millet olduğunu unutmadığı sürece asla problem yaşamayacaktır.

En güzel günler ülkemizin olsun…

Bir yanıt yazın