Haber şu: 316 denizci astsubay, 20 Kasım tarihi itibariyle TSK’dan ihraç edildi. 

FETÖ’yü tanıdığımız için şaşırmadık. Neden mi? Çünkü FETÖ ile mücadelenin öyle 3-5 günde yapılacak bir mücadele olmayacağını, yıllara yayılacak bir sürecin içinde olduğumuzu, bu terör ve casusluk şebekesinin her bir hücresinin, militanının kendisini gizleme noktasında şeytanın aklına gelmeyecek yöntemler uygulayacağını, karşımıza Atatürkçü/Milliyetçi/Muhafazakar/A-B-C partisi üyesi/A-B-C tarikatı mensubu olarak çıkabileceğini, devletin her alanına sızdıklarını vs. tahmin ediyorduk. 316 denizci astsubayın ihraç kararı bu nedenle şaşırtmadı. 

Peki bu karar neden alınmıştı? Bunu araştırmak istedim. Ulaştığım soruşturma dosyalarında ilginç bilgilere rastladım. Bakın 2013 yılındaki mülakat sürecine nasıl gelinmiş:

İlk çalışma Deniz Kuvvetleri Komutanlığı nezdinde yapıldı. Malum, FETÖ’nün en yoğun sızdığı yerlerden biri de Deniz Kuvvetleri’ydi. Kumpaslarla tasfiye ettikleri, çalışamaz hale getirdikleri komutanların yerine kendi militanlarını yerleştirmeyi amaçlıyorlardı. İşte FETÖ’nün etkisi kırıldıktan sonra Türk subayları, FETÖ’nün TSK bünyesinde kadrolaşması kapsamında askeri okul yapılanmasına yönelik bir çalışma yürütüyordu. Bu çerçevede 2017 yılında Deniz Harp Okulu (DHO) ve Deniz Astsubay Meslek Yüksek Okulu (DAMYO) sınavları ve mülakatları incelemeye tabi tutuldu.

Bu incelemeler kapsamında, Deniz Harp Okulu’nda 2012-2016 yıllarında Bölük Komutanı olarak görev yapmış ve görev yaptığı dönemde mülakat komisyonlarında yer almış olan bir Binbaşı tespit edildi. Yapılan görüşmede Binbaşı, FETÖ terör ve casusluk örgütü ile irtibat/iltisakını kabul etti ve 2013 yılı deniz okullarına (DHO ve DAMYO) giriş mülakatlarında yapılan usulsüzlük hakkında bilgi vermeye hazır olduğunu beyan etti.

İşte süreç bundan sonra hızlandı. 

Bu Binbaşı ile alakalı olarak Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü KOM Daire Başkanlığı ile koordineye geçildi. Binbaşı, 25 Temmuz 2017 tarihinde Emniyet ve Savcılıkta itirafları doğrultusunda ifade verdi. Alınan ifade doğrultusunda soruşturma genişletildi ve 2013 yılı sınavı başta olmak üzere 2010 yılından sonraki tüm sınav ve mülakatlar ile ilgili olarak personel temin faaliyetleri koordinatörü olan Deniz Eğitim ve Öğretim Komutanlığı İnsan Kaynakları Başkanlığı’nda inceleme başlatıldı. Bu süreçte dikkat çekici bir gelişme yaşandı ve başkanlıkta yazılımdan sorumlu olarak görev yapan Matematik Öğretmeni bir Yarbay firar etti. 

ŞEYTANİ ŞİFRELEME YÖNTEMİ

İnceleme sonrasında, 02 Ekim 2017 tarihinde 2013 yılında deniz okullarına müracaat ederek aday numarası alan tüm öğrencilerin ve alım sürecinde görev yapan personel listesi ve mülakat sonuçları adli makamlar ile paylaşıldı. Girişimler sonucunda, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Deniz Kuvvetleri Komutanlığı nezdinde yapılan personel temin sınavlarında FETÖ/PDY tarafından yapılan usulsüzlüklere ilişkin 2017/124861 sayılı soruşturma başlatıldı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü KOM Daire Başkanlığı’nca, Deniz Kuvvetler Komutanlığı tarafından gönderilen tüm listeler verilen ifade kapsamında bilirkişi incelemesine tabi tutuldu ve 11 Aralık 2017 tarihli bilirkişi raporu ile anılan mülakatlarda usulsüzlük yapıldığı tespit edildi.

Bilirkişi raporunda; 

– Bahse konu usulsüzlüğün, aday numaralarının 2. ve 3. basamaklarının toplamının 9, 10, 11 ve 12 olması üzerine kurulduğu ve mülakat komisyonunda bu şartı sağlayan aday numaralarına olumlu kanaat verildiği,

– Aday numaralarının rastgele dağıtılmış olma olasılığının 269 tane tavla zarının tümünün 6 gelme olasılığından küçük olduğu tespit edildi. 

Sonuç olarak 2013 yılında; 

– DAMYO’yu kazanan adayların yüzde 94,2’sinin, kesin kayıt yaptıranların ise yüzde 99,3’ünün aday numarasının 2. ve 3. rakamlarının toplamının 9, 10, 11 ve 12 olduğu ve şifreleme tekniğine uyduğu, 

– DHO’yu kazanan adayların yüzde 97,5’sinin, kesin kayıt yaptıranların ise yüzde 99,1’inin aday numarasının 2. ve 3. rakamlarının toplamının 9, 10, 11 ve 12 olduğu ve şifreleme tekniğine uyduğu tespit edildi. 

Sonrasında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 2017/124861 sayılı soruşturması kapsamında hazırlanan bilirkişi raporuna istinaden şifreleme sistemine uyan personel hakkında yapılacak idari işlemlere ilişkin tasarruf yetkisinin idari makamlarda olduğu bildirildi. 

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın bahse konu yazısından sonraki sürecin sonunda, şifreleme tekniğine uyan ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na bildirilen personelden şehit/gazi kontenjanından girenlerin haricinde kalan 316 kişi TSK’dan ihraç edildi. 

Süreç böyle. Soruşturma kapsamında etkin pişmanlıktan faydalanmak talebiyle ifade vermek isteyen komisyon üyelerinin itirafları da FETÖ’nün 2013 yılındaki mülakatlara etkisini gözler önüne sermekte.

İTİRAF ETTİLER

Örneğin, kamu görevinden çıkarılan İstihbarat Binbaşı N.S.O.’nun,27 Mart 2019 tarihinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı karargâhında yapılan bilgi alma faaliyeti ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen 2019/14632 sayılı soruşturma kapsamında 18 Ekim 2019 tarihinde yaptığı itiraf şöyle:

“2013 DAMYO öğrenci alım komisyonunda görev aldım. Sait Kerem TEKER (kod adı Nazım) isimli cemaat abisi bana komisyondaki görevimle ilgili olarak öğrenci aday numaralarının olduğunu, numaraların toplamı belirli bir sayıdan büyükse bu kişi için olumlu kanaat vermemi, küçükse de bir şey söylemememi, zaten üst komisyonun bazı kararları vereceğini, benim üzerime bir iş düşmeyeceğini söyledi.” 

Yine kamu görevinden çıkarılan Öğrenci Üsteğmen S.S.B. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen 2019/14632 sayılı soruşturma kapsamında 18 Ekim 2019 tarihinde verdiği ifadesinde “2013 yılı sınavı için kendilerinden sorumlu sivil imamların, aday numarası şifreye uyanların terör örgütüne mensup olduklarını, bu şahısları mülakatta başarılı saymaları, diğer adayları elemeleri şeklindeki talimatı üzerine atılı suçu işlediğini” kabul etti. 

Kamu görevinden çıkarılan İstihbarat Astsubay Başçavuş Y.K. da, Aralık 2017 tarihinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı karargâhında yapılan bilgi alma çalışmasında şu itirafı yaptı: “2011-2012 yılında yapılan öğrenci alım mülakatlarında aday numaraları ile yaptıkları haksızlığı öğrenince beni mülakatlara her yıl görevlendirmeye başladılar.”  

Görevden ihraçların bir temeli olduğunu bilmemiz gerekiyor. Görevden ihraç edilenlerin yerine, aynı yıl hakları bu alçak örgüt tarafından yenildiği için Deniz Harp Okulu ve Deniz Astsubay Meslek Yüksek Okulu sınavlarında elenen(!) vatan evlatlarının hakkını savunduğumuz zaman bu mücadelenin hakkını vermiş olacağız. Veremiyorsanız hiç değilse susun, gölge etmeyin yeter.

Bir yanıt yazın