ERDOĞAN’IN KAYYUM UYARISI

Dünyanın herhangi bir ülkesinde, terör örgütüne devletin imkanlarının aktarılması halinde buna müdahale edilecektir. Ama bunun demokratik ayarı çok çok önemli. HDP’nin de seçimlerinde daha dikkatli olacağına inanıyorum. HDP de demokratik sistemin bir parçası. Ama kuralları da çok net. Milletin emekleri ile toplanan gelirlerin halka aktarılması çok önemli. HDP’li bazı belediyelerin bunu yaptığı delilleriyle ortaya konmuştu. Eğer ısrar olursa kayyumların yeniden atanması sözkonusu olabilir. Kayyumların atandığı belediyelerde ya valiler ya kaymakamlar bu işleri koordine ediyorlar.Çok ciddi bir çalışma da gerçekleştirdiler. Bölge halkına bakın biz geldik bölge için de bir şeyler yaptık çabası içerisindeydiler.Tartışmalı bir konu aslında ama dediğim gibi bir ülkenin vergileri ile toplanan gelirleri parası terör örgütüne giderse de bunun yolu açık.

MÜSRİFLİK YAPANA DA KAYYUM

Kayyum atanma meselesinin kuralları çok net. Devletin gelirlerinin, milletinin vergileriyle oluşan gelirin terör örgütüne aktarılmaması meselesi Türkiye’de kafasına göre harcamalar yapan, yine devletin gelirlerini harcadığının bilincinde olmayan belediyelerin de takip edilerek gerekirse partisi ne olursa olsun oralara da kayyum atanması tartışılmalı. O kadar gereksiz yerlere harcama yapılıyor ki, öyle borç yapıyorlar ki Hazine’ye maliyeye.Demokratik sisteme zarar vermeden belediyelerin bu sorumsuzluğuna da önlem alınmalı. Terör örgütüne aktarmıyorum ama çarçur ediyorum demek, müsriflik yapmak bu kadar kolay olmamalı. Bunun da bir yaptırımının olması lazım.

YETKİ KARGAŞASI

Yönetimin paylaşılması noktasında bir kırılma çizgisi var. Geçenlerde bir ilin AK Parti’li belediye başkanı söyledi bana. Başkanlık sisteminde başkan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ancak bu illerin il başkanlarının da Cumhurbaşkanı olduğu anlamına gelmiyor. Evet Cumhurbaşkanlığı sisteminde onların yerleri de önemli. Belediye başkanı diyor ki, bayramda il başkanı halkın selamlanması için kullanılan araca Cumhurbaşkanı’nı temsilen benim de çıkmam gerekiyor demiş. Bu yetki kargaşasının çok net sınırlarının çizilmesi gerekiyor.Yerel yöneticiler güçlenecek ancak herkesin yetkilerinin çok net belirlenmesi gerekir. Yoksa bu yetki kargaşası illerde huzursuzluğa, huzursuzluk da hizmetin götürülmesinde aksaklığa yol açabilir.

GÜL, DAVUTOĞLU VE HIZLI TREN

Cumhurbaşkanı Erdoğan Ordu’da yaptığı konuşmada “trenden inenler bir daha binemeyecekler” uyarısında bulunmuştu.

Dün Tokat’taki “Bazı yola beraber çıktığımız arkadaşlarımıza makam-mevki verirken her şey güzeldi ama ‘Sen dinlen buraya bir başkasını koyalım’ dediğimizde bir de bakıyorsunuz ki bizim trenden inip başka trene biniyorlar. Bugün bize ihanet edenler yarın da gittikleri yere ihanet edeceklerdir” sözleri ile tepkisini bir adım ileriye taşıdı.

Türkiye’de bir hızlı tren var, bir de konvansiyonel tren var. Hangi trene bineceğinize dikkat edin derken biraz da hızlı tren benzetmesi yaptı diye düşünüyorum. Cumhurbaşkanı siyaseten çok tecrübeli olduğu için mesajlarının nereye gittiği çok açık.

Erdoğan’ın sözlerinin adresi sadece belediyeler bazında AK Parti’yi bırakanlar değil, aynı zamanda bugün siyasetin gündeminde ön plana çıkartılan Sayın Abdullah Gül, Sayın Ahmet Davutoğlu ve Sayın Ali Babacan.

ETRAFLARINDA HADİ YAPALIM DİYEN BİR EKİP VAR

Ancak şüphesiz ki, tarafların ağzından şimdiye kadar böyle bir şey çıkmadı, bir mesaj gelmedi. Ama gıyaplarında konuşulan bir süreç de var. Bu süreci ikiye ayırmamız lazım. Bir tanesi parti kuracaklar, bir de onlara gidip hadi parti kuralım diyenler de var. Onların çok sık ziyaret edildiği de biliniyor. Etraflarında hadi bir şeyler yapalım diyen bir ekibin olduğu da biliniyor. Bunların içinde küskünler de, ayrılanlar da var. İçinde olup da adı hiç anılmayanlar da var.

Üç isimden bahsediyoruz ama seçimin sonuçları ile doğrudan ilgili bir süreç olması mümkün. Seçimde çıkacak başarılı bir tablo yeni bir partiye hiç ihtiyaç göstermeyebilir. Başarısız bir tablo ihtiyaç var yola çıkalım dedirtebilir. Max Weber’in di galiba ‘Liderlik ve siyaset doğru yerde, doğru zamanda sandıktan çıkabilmektir.’ sözü düz bir teori ama her seçim öncesinde böyle tartışmalar ortaya çıkabiliyor. Piyasalarda, ekonomi dünyası da çok ciddi ilgileniyor bunun olup olmayacağıyla.

AYNI ÇİZGİDE NASIL BULUŞACAKLAR?

Önce Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan’a bakmak lazım. Tabi aynı çizgide nasıl buluşacakları da önemli çünkü daha önce farklılıkları olduğunu da biliyoruz. Hepsinin bir tarafta karşılıkları var ama öbür tarafta yok. Babacan’ın uluslararası piyasalarda bir karşılığı var, Davutoğlu’nun farklı bir karşılığı var, Abdullah Gül’ün farklı bir cephesi var ve birbiri ile çatıştıkları ve çakıştıkları noktalar da var. Bunları yan yana koyduğumuzda seçimleri beklemek uygun.

CHP’Lİ KÜSKÜNLER

CHP içinden bazı isimlerle konuştuğumda onların da sonuca bakacağız belki farklı bir partide, farklı bir kimlikle bir şeyler yapabilir miyiz diye çalıştıklarını düşünüyorum. Ama her seçim öncesi olur bu.

GÜL’ÜN SESSİZLİĞİ

Cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında Abdullah Gül’ün ortak aday gösterilmesi noktasında AK Parti tabanının çok ciddi tepkisi oldu. Oysa Gül, muhalefet partileri arasında yalpalar gözükmek yerine tek başına çıkıp aday olsaydı farklı bir sonuç alabilirdi. Ahmet Davutoğlu’nun başbakanlığı gündeme geldiğinde, çok yakın zamanda bakanlık da yapan bazı isimler sayın Gül’e ön plana çıkması gerektiğini bunun tam zamanı olduğunu, Tayyip Beyle bir rüya takımı oluşturacakları yönünde baskılar olmuştu. O zaman bile kendisi açıklama yapmaktan çekinmişti.

1 NİSAN SPEKÜLASYONU

1 Nisan’a ilişkin çok ciddi bir şey pompalanıyor. 1 Nisan’dan sonra çok kötü şeyler olacak, dolar şöyle olacak, euro böyle olacak diye. Bunlar bilinçli şekilde pompalanıyor. Hükümet bir yandan ekonomik paketler açıklarken, diğer taraftardan bir şeyler pompalanıyor bazı yerlerden şöyle işten çıkarmalar olacak, enflasyon fırlayacak, işsizlik artacak, felaket senaryoları organize edilmiş ifadeler, dizayn edilmiş paragraflar geliyor. Bunların da bertaraf edilmesi için hükümetin ne olup olmayacağına, risk katsayılarına ilişkin bir açıklama yapması lazım.Bu kritik bir nokta. Bunun çok iyi yönetilmesi lazım çünkü piyasalar bunlardan çok rahat etkileniyor.

Bir yanıt yazın